Az mı gittik, uz mu gittik?

20 Ekim 2017 Cuma

Yukarıda attığım başlığı Türkiye’de hangi alana çekerseniz çekin, yanıt pek değişmez: Evet az gittik; dolayısıyla uz da gidemedik. Pardon. Konu rant, talan ve inşaat olunca dörtnala koştuk. Ama iş eğitime, ileri sanayileşmeye, tarıma, üretime, insan haklarına, kadın erkek eşitliğine geldiğinde bırakın adım atmayı, var olan konumdan bile gerilemeyi başardık. Hele hele toplumsal değerlerde...
Bu yazının başlığını Erdal Yıldırım’ın kitabından aldım. Yıldırım, Vehbi Koç Vakfı Genel Müdürü. 25 yılı aşkın üçüncü sektör deneyiminden yola çıkarak, yeni vakıfların 50 yıllık hikâyesini anlattığı kitabına ‘Az mı gittik, uz mu gittik?’ soru başlığını vermiş. “Kurumsal iyilik” olarak tanımladığı vakıflara dair pek çok konuya yeni bir sayfa açıyor kitabında. Yıldırım, hep övündüğümüz “Vakıf medeniyeti mirasının üzerine ne koyabildik? Vakıfçılık konusunda dünyadaki yerimiz ne?” ve tabii “Hayırseverlikte neredeyiz” sorularına yanıt arıyor. Yıldırım ile önceki gün bir sohbet gerçekleştirdik.
Konu önemli. Kısaca 3. Sektör diye tanımlanan sivil toplum kuruluşları, yani dernek, cemiyet, vakıf, birlik, federasyon, konfederasyon, platform ve inisiyatifler, çağdaş demokrasinin olmazsa olmazları. Toplumsal sorunların çözülmesinde önemli rolleri var. Ve ne yazık ki Türkiye’de bugün sayısı 5 bini aşan vakıftan sadece çok azına gerçek anlamda vakıf diyebiliyoruz. Ve 104 bin dernek... Çoğu tabela dernek.
Şöyle bir düşündüm, başarılı vakıf deyince benim ilk anda aklıma hangileri geliyor diye: TEV, TEGEV, Darüşşafaka, Mehmetçik Vakfı, LÖSEV... Sonra vakıf üniversiteleri... Sonra ailelerin ve şirketlerin kurdukları vakıflar: Vehbi Koç Vakfı, Sabancı Vakfı, Kadir Has Vakfı, Türkiye Vodafone Vakfı vs...

Seviyor ama yapmıyoruz
Tabii içinde bulunduğumuz dönemin ruhuna uygun, amacı toplumu dini değerler doğrultusunda dönüştürmek olan ve bunu da vakıf senetlerinde açıkça ifade eden Ensar Vakfı, TÜRGEV gibi kuruluşlar... Yıldırım onları “imtiyazlı vakıflar” başlığı altında topluyor. Toplanan bağışların nerelere harcandığına ilişkin şeffaflık yoksunluğundan, devlet eliyle tahsis edilen bina ve arsalara kadar...
Ve ne yazık ki hayırseverlikte de karnemiz iyi değil. Dünya genelinde 135 ülkede yapılan hayırseverlik anketinde insanlara 3 basit soru soruluyor:
- Bir hayır kurumuna bağış yaptınız mı?
- Gönüllü bir çalışmaya katıldınız mı?
- Tanımadığınız birine yardım ettiniz mi?
Türkiye’nin notu 100 üzerinden 18.
Erdal Yıldırım bu durumu “güvenmiyoruz” diye açıklıyor. Etrafımızdakilerle, hatta komşularımızla bile yaşadığımız bir güven sorunu var. Halbuki Batı’da gelişmiş ülkelerde durum tam tersi. Francis Fukuyama’nın ‘Güven’ kitabında altını çizdiği gibi, bir toplumun hem kültürel dokusunda, hem de tek tek bireylerinde bulunan “karşılıklı güven” duygusu ekonomik ve sosyal gelişme için en önemli unsur.
Aslında hayırseverlik dünyada giderek artan bir olgu. Örneğin ABD’de yapılan bağış miktarının 21. yüzyılda çok önemli miktarlarda artacağı belirtiliyor. Lester Salamon’a göre yeni hayırseverlik 4 açıdan farklı olacak: Daha çeşitli, daha küresel, daha işbirlikçi ve daha müteşebbis. Ayrıca vakıfçılık, sivil toplumculuk da giderek evriliyor ve sivriliyor. Sivil toplumculuk önemli. Gerektiğinde, sisteme karşı duruş sergileyebilmesi, siyasetten bağımsız hareket edebilmesi lazım. Kolay değil, üstelik bizim gibi ülkelerde, üstelik Türkiye’de içinde bulunduğumuz dönemde. Yıldırım’ın “Bir gün şehrinizin en muteber adamısınız, ertesi gün yaka paça tutuklanıyorsunuz. Gelecek kaygınız belli bir seviyenin üzerindeyken hiçbir konuda sivrilmek istemezsiniz. Hatta hayırseverlikte bile” diye yazdığı kitabı okurken Osman Kavala’nın Gaziantep’de Alman Goethe Enstitüsü’nün toplantısından dönüşte Atatürk Havalimanı’nda gözaltına alındığı haberi ulaştı. Osman Kavala bir işadamı ama aynı zamanda sivil toplumcu kimliği güçlü biri.
TESEV yönetim kurulu üyesi, Açık Toplum Enstitüsü’nde danışma kurulu üyesi, Tarih Vakfı ve Diyarbakır Kültürevi’nin destekçisi, Helsinki Yurttaşlar Derneği üyesi. Bilmem başka söze hacet kaldı mı?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları