Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Yorgunluktan Sıyrılış
ÖZGEÇMİŞ anlatımlarının hiçbiri İrfan Yalçın’ın “İçimdeki Zonguldak” kitabı kadar yorgunluk dolu değildir herhalde. Neredeyse her yerinde “yorgun” sözcüğü.
Kentin sokakları “yağmurdan yorgun”durlar.
Küçük limanın ışıkları “yorgun”dur.
Yaşlı çöpçü katırları da.
“O kadar yaşına karşın Zonguldak’ın en dik yürüyen adamı Nüfusçu Ahmet Efendi’nin çinkodan entari giydirilmiş iki katlı evi” bile yorgundur.
Ustaca kullanılan bu yazım tekniği, sonuçta “Türkiye sınaileşmesinin ağır işçisi Zonguldak”ın şimdiki durgun “melal”i ile “orman cenneti olmadı çocukluğum” diyen yazarın hüznü ile bütünleşiyor. Ne var ki, bu hüzün sevgisizliğin hüznü değildir. Tam tersine, İrfan, çocukluğundan beri “yoran, tutsak eden, göz açtırmayan” ve başta “yorgun, duygusal” anne olmak üzere bütün bir ailenin gelen “aşırı sevgi”sinden yakınır kitap boyunca.
İster istemez, bugünkü kentin yoksulluğunu, çirkinleşmesini, çürüyüşünü anlatan satırlardaki kızgın kötümserliğin de aslında “içindeki” kente duyulan aşırı sevgiden kaynaklandığını düşünmeden edemiyor insan.
Ama, yalnız İrfan Yalçın’a ve Zonguldak’a özgün bir duygu değil bu. Kitaptaki anlatımla “zenginler sevdalısı, yoksullar düşmanı” Özal’dan beri yapılanlara karşı tepkinin kökeninde de “bu cennet vatan”a duyulan aşırı sevgi yok mu? Köşe dönmeciliğin, açgözlü işbilirliğin, doymazlığın, bencilliğin, dış çıkarlara hizmetçiliğin yarattığı tiksinti, artık ayıp sayılan ve kendimize dahi itiraf etmekten çekindiğimiz bir “aşırı” yurtseverliğin sonucu değil mi?
Hepimiz, neredeyse otuz yıldır, yapılanları eleştirmekten, başka türlü de olabileceğini de anlatmaktan, kötü gidişi durdurmak için didinmekten yorgun düşmedik mi? Ülkenin bazı yerleri Avrupa ve Batı özentisiyle gökdelenlere, ışıklı asma köprülere, lüks tüketim çılgınlığına kavuşurken Zonguldak gibi kötüleşen, Bartın gibi çirkinleşen yerlerin verdiği hayal kırıklığı, üzüntü ve hüzün bir kısmımızı umutsuz bir yenilgiyi kabullenmeye kadar sürüklemedi mi?
Ama, bakın kitabın sonunda “Türkiye için sessiz ve yumuşak bir ölüm mü isteniyor?” diye soran hüzünler yazarı İrfan, Zonguldak’a nasıl sesleniyor: “Sen ki kan, ateş ve emekten fışkıran cumhuriyet bağının en güzel salkımısın; sen ki öldükçe dirilensin; beni ta yüreğimden çağıransın; çürümelere bırakılsan da, ölmekten yorulsan da, yapraklar dolusu güzler içinde kalsan da, yüreğindeki cevherle yine en önde koşacak, yine ocaklar dolusu doyuracaksın! İşte haykırıyorum; gelecek o altın günler; düşmeyecek yere bayraklarımız. Türkiye’yiz hepimiz, sen Türkiye’sin Zonguldak!”
Siz de köşenizdeki yorgunluktan böyle haykırarak sıyrılamaz mısınız?
[email protected]
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Meclis'te gerilim
- Tarım Bakanlığı'nda 'Suriyelilere kadro' iddiası
- Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ne zaman görüşecek?
- Davutoğlu'ndan yanıt
- Kırmızı ete yüzde 40 zam! Yurttaş isyan etti
- Erdoğan ıstakoz sevdalısı AKP'lileri unuttu
- Sancaktepe Belediyesi'nin lüks makam katı pes dedirtti!
- Başarır'dan tutuklanan Kepez Belediye Başkanına ziyaret
- Bahçeli önce 'yeni anayasa' için çağrı yaptı
- KULLANMAYA MECBUR BIRAKILDIK
En Çok Okunan Haberler
- Erdoğan ‘Kent Lokantası’na inanmadı
- Saldırı sonrası İran'dan ilk açıklama
- Altından yeni rekor!
- 'Ben artık Fenerbahçeli değilim'
- AKP'de 'Rolex' kazası: Paylaştı, sildi
- Karaköy sahiline havuz!
- Gaziosmanpaşa'da toprak kayması!
- Erdoğan’dan flaş İsrail-İran açıklaması
- İzmir'de deprem!
- Özel, çantası dolu gidecek!