Tarihsel/siyasal paradigmalar ve demokrasi

22 Ekim 2017 Pazar

Bugün Pazar ve ben içeride yatanları unutmadım.
Ama Aslanbay’ın mektubu üzerine başlattığım tartışmaya ara vermemem gerekir diye düşündüm.
Bu tartışmayı, içerideki arkadaşlarımın özgürlük ve Demokrasi mücadelesine adıyorum!

***

Osmanlı İmparatorluğu endüstrileşemediği için, zayıfladı, savaşlarda yenildi, işgal edildi ve çöktü.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Bağımsızlık Savaşı’nı kazandıktan sonra İmparatorluk kalıntısı olan bir Din/ Tarım Toplumunu, Çağdaş/Endüstriyel bir Topluma dönüştürmek için, “Atatürk Devrimleri” dediğimiz, toplumsal, hukuksal, ekonomik ve siyasal reformları yaptı.
1) Cumhuriyet tarihini sadece yanlış Küçükömer ve anakronik Avcıoğlu paradigması çerçevesinde gören ve “Demokratik model nerede idi” diye soranlar, her şeyden önce Atatürk Devrimlerine bakmalıdırlar:
Yöntem olarak “Devrimci”, “Yukarıdan aşağı uygulanan” (biraz sınırlama ve biraz zorlamayla “Altı Ok” içine hapsedilebilecek olan) “Atatürk Devrimleri”, Padişahlığa karşı Milli Egemenliği temsil ettiği için “Cumhuriyet” denilen ve o sıralarda moda olan bu terimin altında elbette Demokratik bir toplumu hedefliyordu.
2) Demokratik paradigmayı Atatürk Devrimlerinde bulamayanlar, İsmet Paşa’nın 1946’da geçtiği Çok Partili Rejim’e bakabilirler:
Atatürk Devrimleriyle kurulan Cumhuriyet’i, asıl amacı olan Demokrasi ile taçlandırmak isteyen İsmet İnönü, 1950 yılında, o haksız olarak çok eleştirilen “Tek Parti Yönetimi” iktidarını, Demokrasi adına ve uğruna sonlandırmıştı.
Ne yazık ki İsmet İnönü’nün bu erken “Demokrasi atılımı”, demokrasiyi kuracak ve yaşatacak olan sermaye ve işçi sınıfları gelişmemiş olduğu için, toprak ağalığını temsil eden ve Feodal değerleri istismar eden Demokrat Parti tarafından yozlaştırılarak durdurulmuştur:
İsmet İnönü’nün, sınıfsal destek olmadığı için zamansız uygulamaya koyduğu bu “Çok Partili Düzen” çabasında bile “Demokratik model” bulamayanlar, ancak Demokrat Parti’nin Din/Tarım Toplumunun kalıntılarını din adına istismar ederek, “Çoğunluk Diktatörlüğünü” “Demokrasi” ve “Milli İrade” diye yutturmasındaki yanlışı göremeyenlerdir.
3) “Çok Partili Düzen”e geçişte bile demokratik model bulamayanlar, CHP’nin 12 Ocak 1959 tarihinde gerc¸ekles¸tirdigˆi 14. Kurultayda ilan edilen “İlk Hedefler Beyannamesi”ne bakabilirler.
Bu Beyanname, üstelik sadece model olarak kalmamış, 1961 Anayasası’na esas teşkil ederek Cumhuriyet Türkiyesi’ni, Sosyal Hukuk Devleti’ne dönüştürmüştür!
4) Türkiye için “Demokratik Model” arayışının en çarpıcı adresi 1961 Anayasası’dır. Ne yazık ki üç siyasal idamdan ve bir askeri darbe sonrası kabul edilmiş olmasından dolayı sakatlandığı için yeterli destek bulamamış; daha sonra da Demirel iktidarı ve askeri darbeler tarafından hacamat edilmiştir.
5) Bütün bunlar yetmiyorsa, 1961 Anayasası’nın kabulünden sonra ülkenin siyasal hayatına damgasını vurmuş olan Türkiye İşçi Partisi modeline bakılabilir. Mehmet Ali Aybar, Behice Boran, Sadun Aren üçlüsünün liderliğindeki bu model, bu üçlü ayrışana kadar, Sosyalizm hedefine yönelik bir Demokratik Modeli simgeler.
6) Siyasal tarihimizde Demokratik Model arayanları yukarıda verdiğimiz örneklerden hiçbiri tatmin etmiyorsa, Bülent Ecevit’in “Ortanın Solu” hareketine ve CHP’nin (benim de yazılmasına katıldığım) 1977 Parti Programına bakabilirler.
7) Günümüzde Demokratik Model arayanlar ise Kılıçdaroğlu’nun Adalet Yürüyüşü’nün ve Maltepe Adalet Mitingi’nin arkasındaki birikime bakabilirler.
Devamı Salı gününe.

***

DİREN ÖZGÜRLÜK...
DİREN ÖZGÜR TARTIŞMA ORTAMI...
DİREN DEMOKRASİ!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları