Nazan Erkmen...

23 Ekim 2017 Pazartesi

Bir Cumhuriyet kadını.
Çalışkan.
Bir sanat insanı.
Yaratısını çocukları hayallerinde uçurmaya adamış.
Çocuklar için mi resim yapıyor?
Hayır, hepimiz için resimliyor dünyayı.
Hepimizin içindeki hayalci çocuğu canlandırıyor.
Bir yaratıcı, bir tasarımcı.
Fakültemizin ilk seçilmiş kadın dekanı olmuştu.
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi.
Bauhaus geleneğinden gelen bir tasarım fakültesi.
Bauhaus.
Sanatla toplumun gereksinmelerini buluşturan sanat anlayışı.
Toplumdan kopuk bir sanatı değil, toplum için yapılan sanatın temsilcisi.
Toplumuyla iç içe olan sanat.
Resim, heykel, iç mimari, seramik, grafik, fotoğrafçılık-sinema, halk sanatları.
Nazan Erkmen müzik bölümünün kurulmasına öncülük yapıyor.
Sanat kültürünün gelişmesi çok önemli.
Geçmişte emek veren ustaları bir toplantıda öğrencilerle buluşturuyor.
Kültür konferansları, sergiler, bienaller, trienaller.
Fakülte uluslararası bağlantılarla zenginleşiyor.
Dekan Nazan Erkmen bir dinamo.
Sürekli çalışma temposunu yükseltiyor.
Bu onun sanatçı yanından izdüşümler.
Amma bir yanı daha var ki!..

***

Atatürk Cumhuriyeti’nin yılmaz savunucusu.
Atatürk’ün eserini yaşatan kadınlardan.
Cumhuriyet kadınları.
Her yerde görüyorum, göğsüm kabarıyor.
Alanlarda, yollarda, evlerde.
Okullarda, şirketlerde, kurumlarda.
Göğüsleri Cumhuriyetle kabarmış.
Dimdik yürüyen Cumhuriyet kadınları.
İşte, Nazan Erkmen o kadınların seçkin bir örneğiydi.
Cumhuriyet onun için misyondu.
Varoluş nedeni.
Bizim gibi.
Bizim bütün varlığımız gibi.
Atatürk Cumhuriyeti.
Mustafa Kemal.
Bağımsızlık.
Laiklik.
Toplumun laik eğitimi.
Bilinçli insanlar Türkiye’si.
Ortak hedeflerimizdir bunlar.
Nazan Erkmen bunları arkasında bırakmadı.
Aydınlanma değerlerini insanların kalplerine gömdü.
Rönesans’ın ışığını çevresine yayarak yaşadı.
Şimdi artık o değerlerle yaşayacaktır.
Şimdi artık o ışıkla hepimizi aydınlatacaktır.
Biz eğer bütün bunları unutursak,
Biz eğer bütün bunlara sırt çevirirsek,
Biz eğer bu uygarlık dünyasına sahip çıkamazsak,
Nazan Erkmen o zaman ölmüş olacaktır.
O zaman biz de, bizler de ölmüş sayılacağız.
Varoluş, soluk alıp vermek değildir.
Varoluş, varlığının ne olduğunu bilerek yaşamaktır.
Neden yaşadığını bilmeyenler aslında yaşamıyor,
Neden yaşadığını bilenler ise hiç ölmüyor.
Ne mutlu insanlık için yaşayanlara.
İşte onlar hiç ölmeyecekler...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları