Batı’dan farklı olan değişme paradigmaları

24 Ekim 2017 Salı

Önce Fransız Devrimi’ni çalıştım. Galiba yıllar süren en uzun çalışmam buydu, çünkü bütün insanlık ve Avrupa tarihini de öğrenmek gerekiyordu.
(Napolyon’a duyduğum merakla Ortaokul sıralarında, babamın eve getirdiği Milli Eğitim Bakanlığı’nın Klasikleriyle başlamıştım Fransız Devrimi’ni okumaya; ayıptır söylemesi, hâlâ da devam ediyorum.)
Sonra Rus Devrimi’ni çalıştım. Elbette Marxizm, Leninizm, Troçkizm ve bütün sosyalist, komünist teori ve uygulamalarla birlikte. Bugün de Moskova baskısı Marx ve Lenin kitaplarıma zaman zaman bakma gereği duyuyorum.

***

Bu iki Devrimi öğrendikten sonra, Türk Devrimi’ni çalışmaya ve anlamaya çalıştım.
Bu üçü arasında anlaşılması en zor olan Devrim Türk Devrimi’ydi:
Çünkü Endüstri Devrimi’nden itibaren insanlık tarihine öncülük eden ve bütün “devrim literatürüne” hâkim olan Batı Deneyimi’nden farklı bir çizgi izlemişti Türk Devrimi.
Yani insanlığın Spartaküs’ten itibaren başlayan Devrim Tarihini ve Devrim Sosyolojisini bilmek yetmiyordu Türk Devrimi’ni anlamak için.
Üstelik de Türk Devrimi’ni anlamak, sadece Batı tarihini değil, aynı zamanda Batı çizgisinden çok farklı bir yol izlemiş olan İslam ve Osmanlı tarihini de çok iyi bilmeyi gerektiriyordu.
Şanslı bir gençtim: Nermin Abadan’ın, Şerif Mardin’in, Bahri Savcı’nın, Sadun Aren’in, Besim Üstünel’in, Aydın Yalçın’ın, Cahit Talas’ın öğrencisi oldum.
Akademisyenliğe başladıktan sonra da Ömer Lütfi Barkan’la, Halil İnalcık’la, Tarık Zafer Tunaya’yla, Reşat Kaynar’la, bire bir, defalarca ve saatlerce konuşarak, kafamda oluşan kavramları ve bu kavramlara ilişkin teorilerimi tartışma, daha doğrusu üstatlarla test etme fırsatı buldum.
Doğan Avcıoğlu ile yüz yüze tanışıp, konuşup tartıştım. İdris Küçükömer’in konferanslarını dinledim.
Sadece bu iki teorisyen değil, yukarda adını andığım bütün hocalarım da dahil, hepimiz, (elbette ben çok daha genç ve onlara göre çömez bir akademisyen olarak) Osmanlı-Türk toplumsal değişme çizgisini çözümlemeye ve böylece hem günümüze ışık tutmaya hem de gelecek için formüller üretmeye çalışıyorduk.

***

Bütün bu okuma, araştırma, tartışarak öğrenme ve deneyim birikimim sonunda Osmanlı-Türk siyasal değişmesini çözümlemek için iki model, iki paradigma geliştirdim:
Biri, Endüstrileşme Süreci’ni kaçırdığı için Batı’nın sınıfsal gelişme ve değişmesini izleyememiş olan “Teknolojik Bakımdan Geri Kalmış Toplumlar” için, “Kuruluş” ve “Değişme” aşamalarının birbirini izlediği diyalektik bir “ikiz dönemler paradigmasına” dayalı ideolojik bir değişme modelidir. (Toplumsal Değişme Kuramları ve Türkiye Gerçeği, 19. Basım, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2017, ss. 275-416; özellikle, ss. 398- 416)
Öteki de Osmanlı-Türk siyasal değişme çizgisini, Batı benzeri sınıflaşmanın oluşmaya başladığı 1970’lerin sonuna kadar çözümlemek için kullanılabilecek olan “Devletçi Seçkinciler” - “Gelenekçi Liberaller” paradigmasıdır. (21. Yüzyılda Türkiye, 47. Basım, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2015, ss, 660-693, özellikle, ss. 665-66).
Buradaki kritik tanımlama, “Batı benzeri sınıflaşmanın oluşmaya başladığı 1970’lerin sonuna kadar çözümlemek için kullanılabilecek olan” sözleridir. Yani bu paradigma ancak sınıflaşmanın siyaset sahnesine çıktığı döneme kadar geçerlidir. Elbette ondan sonra da etkisini sürdürecektir ama, artık sınıflaşma süreciyle birlikte düşünülmesi gerekir.
Bir de hem siyasetten etkilenen hem de siyaseti etkileyen edebiyat dünyamız için “Eyyubiler” - “Tahiriler” paradigmasını icat ettim. (Yazarlar, Eleştiriler, Anılar, 2. Basım, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2016, ss. 94-101)

***

Anıt insan Ali Sirmen Kitabı üzerinden (Bir Eski Cumhuriyet İçin, İmge Kitabevi, İstanbul, 2017) Ümit Aslanbay’ın bir sınıflaması hakkında başlattığım bu tartışmayı, Avcıoğlu ve Küçükömer modellerini, kendi paradigmalarım bağlamında ve Demokratik Model çerçevesinde eleştirmeye devam edeceğim.
Böylece bugün içine düştüğümüz Otoriter Tek Adam krizini daha iyi anlayabilir ve belki bu krizden çıkış yolunu daha net görebiliriz:
DİREN, EY HALKIM...
DİREN, DEMOKRATİK, LAİK VE SOSYAL HUKUK DEVLETİ!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları