Dokunsan Düşecekler mi?

25 Ekim 2017 Çarşamba

İstifaya zorlanan il ve ilçe yöneticileri, derken büyük illerin belediye başkanları, doğal olarak sırada oldukları varsayılan, spekülasyonların, gerçekçi tahminlerin odak noktasına yerleşen vekiller ve nihayet bakanlar. Hemen hemen hepsinin de “metal yorgunluğunun” kurbanı oldukları söyleniyor. Söyleniyor da, bu “yorgunluk” nedir, nasıl bir şeydir, açıklayan yok. Söylenenlerden, “iş görmekte isteksizliğin”, “davaya sahip çıkmakta gönülsüzlüğün” kast edildiğini anlıyoruz.

***

Bu tür harcı âlem yorumlara katılmakla birlikte yorgunluğun daha farklı anlamlar taşıyabileceğini düşünmekte de yarar var. Belki farklı yorumlar siyaset sahnesinin geleceği, muhalefete düşen görevler konusunda daha verimli tahlillere kapı açabilir. Örneğin bu metal yorgunluğu, şu derin isteksizlik “öyle işler yaptık ki, yarın öbür gün hesap vermek zor olabilir, tarih de böyle gösteriyor, bir dursak, bir kenara çekilsek” diyenleri anlatıyor olabilir mi?
Olabilir. Ama metal yorgunluğunu anlatmak için bu da yeterli değildir. Yakın bir tarihte iktidarı yitirme korkusunu da eklemelisiniz buna. İktidarı yitirme korkusu dehşet vericidir. Bin yıl hesabının, olmadı 2071, olmadı 2023 heveslerinin pek de gerçekçi olmadığı ortaya çıkmış olabilir mi? O zaman da derin bir isteksizliğin korku ve panik olarak adlandırılması doğaldır. Ama bu yorumlar da tek başlarına yeterli değildir metal yorgunluğunu anlatmaya.

***

Sonuçta her tarafından su alan parlamenter temsili sistemin dayanıksızlığından da güç alarak kurgulanan sistemin tek adamlı, tek karar merkezli bir rejim olduğunu, teorisini boş verin pratik olarak gördük. Teorisini boş verin dedim, çünkü kapsamlı bir şekilde düşünülmüş, önü arkası hesap edilmiş bir kurgu değildir bu. Daha çok “kervan yolda düzülür” hesabıyla yola çıkılmış, adım adım, liderin anlık, günlük, kadroları ciddiye almayan hesaplarına göre şekillenmiştir. Ciddiye alınmayanlarda tasfiye korkusu öne çıkar, yorgunluk başlar!

***

Yorgunluk çok yönlüdür, çaresi yoktur. Vitamin falan işe yaramaz. Tek çaresi çeşitli dozlarda tasfiyedir. Direnmek mümkün değildir. Çünkü dosyalar, her zaman gündeme gelebilecek “FETÖ ile iltisak meseleleri” vardır. Bakmayın siz liderin şikâyet babında söylediklerine. Bu durum en fazla da kendi partisinden “kurtulmak” isteyen liderin işine yarar.

***

İşte şimdi havada bir laf etmiş olduk. Ne demek “partisinden kurtulmak isteyen lider”. Bu evrensel bir gerçektir; tarihte örnekleri çoktur. Liderler, ayak bağlarından hoşlanmazlar. Öyle bir çırpıda “lider” olunmuyor. Olmanın temel koşullarından birisi çevreyi temizlemek, kutsal yalnızlığa ve “bilgeliğe”, yani “her şeyi bilen kişi” olma evresine ulaşmaktır.
Bu evrede parti, mutlak itaatin formudur, başka bir şey değil.

***

Peki AKP’liler gerçekten yorgun mu? Hem de nasıl. Yorgunlar; gelecek onları ürkütüyor, bırakın geleceği bugünden de korkuyorlar. Çünkü eski ortakla “iltisaklı” olmayan bir kişi bile bulmak neredeyse imkânsız. Ve böyle zamanlarda kuyu kazma işlerinin hızlanması da normaldir. Yandaş medya ne güne duruyor; nihayet yakında halledilecek muhalefetle uğraşmanın tatsız bir işe dönüştüğü şu biat, itaat ortamında tehlikeden kurtulmanın yolu ötekileri liderin önüne atmaktan geçmiyor mu?

***

Peki bütün bunlardan bize ne? Yorulmuşlarsa yorulmuşlardır. Böyle parça parça gideceklerine toptan gitseler daha iyi olmaz mı? Olur, ama bunun için hani “dokunsan düşecekler” derler ya, dokunacak bir güç gerekiyor.
Aradığımız, bulmak için çabaladığımız işte odur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları