Bağış Erten

Martı olmayan Jonathan

25 Ekim 2017 Çarşamba

Kim söylemişti hatırlamıyorum. O yüzden referans vermeden kullanacağım, hakkını helal etsin artık: “Memleket olarak küreselleşmeden anladığımız tespihböceği gibi bir şey. Kendi içimize küreselleşiyoruz biz.” Bu aralar çok anıyorum bu sözü. Yaşadığımız (daha doğrusu ‘yaşattırıldığımız’) ruh hali tam da bu değil mi? Böyle durumlarda nefes almanın en iyi yollarından biri ‘yabancılarla’ temas. Gerçi onlarla görüşünce de yoksunlukla varsıllık arasındaki dengesizlik asap bozuyor ama hiç değilse mümkünlerin kıyısını görüyor, öğreniyorsunuz. Ve en azından dünyanız biraz olsun değişiyor, genleşiyor.
Geçen hafta Kadir Has Üniversitesi Spor Çalışmaları Merkezi ve İthaki Yayınları sayesinde Britanya basının en saygın spor yazarlarından biri olan Jonathan Wilson’ı ağırladık. Türkçeye belki de en fazla kitabı çevrilen futbol insanlarından biri o. Futbol Taktikleri Tarihi kitabıyla ünlendi ama İngiliz ve Arjantin futbolu üzerine de çevrilmiş eserleri necip Türkçe kitaplığımızdaki yerini aldı. Aslında Jonathan için spor tarihçisi demek daha doğru. Çünkü ‘kalem bir kazı aletidir’ sözünün erbabı gibi kazdıkça kazıyor. Ekoller arasında doğrular çiziyor, sonra yok olmuş bir ismin etrafında bir dünya kuruyor, yetmiyor tarih bilincini hiç bırakmadan bugünü bir kopuş olarak değil devamlılık olarak okuyor. Arjantin futbol tarihini anlattığı ama daha çok ülkenin yüz yıllık macerası arasında bizi dolaştırdığı Kirli Yüzlü Melekler kitabında olduğu gibi. Peronizm de var içinde, Maradona da; Falkland Krizi de var, Messi de. Üstelik bizle öyle paralellikler söz konusu ki insan şaşırıp kalıyor. Futbol dışında tabii… Türkiye futbol tarihinden Arjantin futboluna değil benzerlik kurmak, atıf yapmak bile şirk koşmak anlamına gelebilir.
Kitapların ayrıntısına girmeyelim. Tan Morgül’ün nefis bir hamleyle hareketlendirdiği futbol dizisindeki her kitap güzel. Merak eden alır, okur. Bu arada; bu listeye yeni çıkmış bir memleket kitabını da eklemeyi unutmayalım. Malum memleket futbol kitapları İletişim Yayınları’ndan sorulur. Onların çıkardığı Kenan Başaran’ın Sivas-Kayseri/Türkiye’nin En Büyük Futbol Faciası kitabını da kenara yazın. O da iyi bir ‘kazı çalışması’ ve bu sayede bizim de arada söz söyleme yeteneğimiz olduğunu görmüş oluyoruz.
Biz dönelim Jonathan Wilson’a, Türkiye’den, gazetecilikten konuştuğumuz bölümlere. Her yetişkin Türk insanı gibi (bu soru için yetişkin olmak gerektiğine de pek emin değilim) ‘Türk futbolunu’ sorduk. “Batı bizi nasıl görüyor?” İlk yanıt her zamanki gibi asap bozucuydu. Neredeyse hiçbir şey bilmediğini, pek takip etmediğini söyledi Jonathan. Clichy ve Nasri’nin Türkiye’de oynadığını bile bilmiyormuş misal (Gerçi Babel’le röportaj fırsatını da kaçırmadı Allahsız). Ama Beşiktaş ve Şampiyonlar Ligi performansı deyince güzel konuştu kerata: “Bu kadar tecrübeli iki takımın olduğu bir grupta üçte üç yapan bir takımı ikinci turda kimse istemez.” Türkiye’yi geçtik, gazetecilik soru(n)larına geldik. “Maç biter bitmez yazımızı göndermek zorundayız biz” dedik; “bizde de aynı” dedi. “Artık interneti her şeyden önemli görüyorlar” dedik, “serbest gazetecilik çok yaygınlaştı” dedik; Cem Yılmaz’ın “kaynımda da var” esprisi gibi “aynı, aynı” deyip durdu. “Ama bizde kalite artıyor” diye de ekledi. Onlarda artık spor gazeteciliği prestijli bir meslekmiş. Basın tribünün neredeyse yarısı ya Oxford ya Cambridge mezunuymuş. Peki herşeyin hıza teslim olduğu bir dünyada ne olacak bu mesleğin hali? “Tersine, asıl şimdi değerli” diye cesaret verdi. “Son dakika haberciliği sosyal medyaya yeniliyor olabilir ama araştırmacı gazetecilik, iyi yazı yazma pratikleri öne çıkacak” sözlerini duyunca hemfikir olmaktan mutlu olduk, yüreğimize su serpildi.
Velhasıl Wilson sayesinde birkaç günlüğüne elmaya dışarıdan bakan elma kurdu olma şansı yakaladık. İnsan özeniyor be arkadaşım! Richard Bach’ın o nefis gençlik kitabında ne diyordu martı olan adaşı? “Hiçbir şey öğrenilmemişse, sonraki yaşam öncesinin aynısı olacaktır.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları