Kuşaktan Kuşağa Başkanlar/ 4

07 Eylül 2009 Pazartesi

Çanakkale’de ‘geçilmez’ başkan

1990’ların unutulmaz başkanlarından İsmail Özay’ın 2002’de CHP’den milletvekili seçilmesi üzerine belediye meclisince Çanakkale Belediye Başkanlığı’na getirilen Ülgür Gökhan, izleyen 2 seçimi de büyük halk desteğiyle kazanarak aynı meclisin ne kadar doğru bir tercih yaptığını kanıtlamış oldu...

Kendi ifadesiyle “sosyal demokrat bir ailenin bireyi” olarak 1950’de Çanakkale’de dünyaya gelen Gökhan, 29 Mart 2009 seçimlerinden bu yana başkanlıkta 3. dönemini sürdürüyor. Yine kendi deyimiyle “sıkı sıkıya bağlı” olduğu “Atatürk ilkeleri ve cumhuriyet sevdası”nı da ailesinin yanı sıra Çanakkale 18 Mart İlköğretim Okulu, Galatasaray Lisesi ve Ankara’daki Mülkiye eğitiminde edindiği bilincin kazanımı olarak tanımlıyor... 1989’da SHP’den seçildiği belediye meclis üyeliğinden beri “ilerici-demokrat yerel yöneticilik” anlayışının adeta “militan” temsilcisi olmayı yeğleyen Ülgür Gökhan, CHP’nin 92’de Çanakkale’deki “kurucu il başkanlığı”nı da yapmıştı.

2002’deki “meclis görevlendirmesi”nden sonra 2004’teki “halk görevlendirmesi”ni ise “Önce İnsan Sonra Başkan” diyerek kazanan Gökhan, tarihe en kahraman savaşlarla geçen kentindeki temel hedefini şöyle özetliyor: “Barışın kenti uygar Çanakkale’yi yaşatan ve yöneten belediye...”

Gökhan’ın bu coşku içinde en önemsediği gelişmelerden biri ise Çanakkale Belediye Meclisi’nin “Kaz Dağı’nda altın madenciliği”ne karşı oybirliğiyle almış olduğu “hayır” kararının tarihe geçen bir “yerel demokratik direniş belgesi” olması...



Eskişehirliler ‘hoca’larıyla mutlu

Yerel demokrasi tarihimize “kişisel seçim zaferleri”yle geçmeye aday Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, Anadolu Üniversitesi’ndeki “efsanevi rektör”lüğüne duyulan hayranlığı “mucizevi” denilen belediyecilik hizmetleriyle doruğa çıkardı. 29 Mart 2009 seçimlerinde en güçlü rakibi AKP’nin, “tüm iktidar olanaklarını kullanması”na rağmen elde ettiği başarı ise Eskişehirlilerin “hoca”larına ne denli bağlı olduklarını kanıtladı...

Bu bağlılıkta Büyükerşen’in hem insancıl ve bilge kişiliğinin, hem de Eskişehir’de son 10 yılda gerçekleştirdiği ve herkesin tartışmasız beğenisini kazanan “çağdaş kent hizmetleri”nin payı olduğunu artık rakipleri de kabul ediyor. 90’larda demokratik kitle örgütlerinin “yaşamak için çığlık atan kent” dedikleri Eskişehir, bugün “en yaşanılır kent”ler arasında sayılırken Büyükerşen de şunu söylüyor: “Yöneticiliği siyasi gelecek için değil, toplumsal gelecek için yaparsanız, başarısız olmanız mümkün değildir...”

1936’da Eskişehir’de doğan Büyükerşen, 82’de de Anadolu Üniversitesi rektörü olunca Türkiye’nin ilk Sinema ve Televizyon Okulu’nu kurdu. Dünyada tek açık öğretim fakültesini de yaratarak ’99 seçimlerinde DSP’den Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi.

2004 seçimlerini, partisinin halk desteğini yitirmiş olması nedeniyle “kişisel” çabasıyla “kıl payı” kazanan, bu nedenle de belediye meclisinde “tek başına”(!) görev yapan Büyükerşen, 2009 seçimlerinde ise Eskişehir’e kazandırdığı kentsel değerlerin semeresini yüzde 50’yi aşan oy desteğiyle almış oldu. Kentini, kendi yarattığı heykellerle bezeyen ve Türkiye’nin en “kentle uyumlu” raylı sistemini gerçekleştiren Büyükerşen, yarattığı “mucize” için diyor ki: “Gençliğimden beri ‘biz yapamayız’, ‘Bu iş Türkiye’de olmaz..’ gibi sözlerin tersini kanıtlama hırsım vardı. Başkanlık bana Türk insanının da ileri ülkelerdeki başarıları yapabileceğini gösterme olanağı sağladı...”



Muğla ‘kimlikli gelişme’de kararlı

Türkiye 70’lerde hızla apartmanlaşırken “iki kent”imiz tarihi dokusunu korumaya karar vermişti. Safranbolu ve Muğla.

Safranbolu bu kararını, ülkenin hemen tüm ilgili aydınları ve uzmanlarının yıllar süren yoğun ilgisi ve desteğiyle geliştirdi. Muğla ise sadece “başkan”ı Erman Şahin, birkaç genç mimar ve “halk”la baş başa, hatta hiçbir “akademik etkinlik” yapılmadan, “kendi” olanaklarıyla “kentsel koruma”sını başlattı...

İşte o yıllardan beri ve hatta “12 Eylül”deki “atama”lar da dahil, tüm belediye başkanları, hem sosyal demokrat, hem de “kenti koruma sözü veren”lerden seçilen Muğla’da, halkın aynı gelenekle 3. kez görev verdiği başkan ise Dr. Osman Gürün oldu.

1948’de Muğla’da doğan, tıp eğitimini Ege Üniversitesi’nde yapan ortopedi uzmanı Gürün, kentindeki doktorluk yaşamıyla birlikte Tabipler Odası Başkanlığı’nı da üstlenmesinin ardından 1999’da CHP’den belediye başkanı seçildiğinde, kentin geleneksel “yazlık” bölgesi olan Karabağlar Yaylası’nın da güzelleştirme derneği başkanıydı.

Tarihi çevre koruma projeleriyle Tarihi Kentler Birliği’nin sürekli ödül alan üyelerinden Osman Gürün 2004 seçimlerinde de “SİT alanlarımızı yaşatacağız” sözüyle seçildi; 2009’daki 3. seçim zaferinde ise diğer tüm partilerin toplamından daha fazla oyu CHP’ye kazandırmıştı.



Fethiye’de bir ‘çağdaş milliyetçi’


Fethiye’nin büyük depremle yerle bir olduğu, nice “can”ların yitirildiği 1957 yılında, hüzünlü ailesinin “umut çocuğu” olarak dünyaya gelen Behçet Saatcı, bugün aynı kentin “çağdaş yaşamı”na katkıları nedeniyle halkın 3. kez seçtiği başkanlarımız arasında. Hem de Türkiye’nin “depreme en hazır” kentini yaratarak ve bu anlamda “AKUT Operasyon Merkezi”ni bile kurarak.

1999 seçimlerini MHP adayı olarak kazanan, 2004 ve 2009 seçimlerinde de aynı partiden başkan seçilen Saatcı için “çağdaş milliyetçi” denilmesinin nedeni ise hem geleneksel değerlere, hem de bugünün yaşam anlayışına aynı değeri veren çalışmaları.

Örneğin yörenin halk müziğinde ulusal sanatçılara esin kaynağı olmuş, üç telli saz ve “kopuz” ustası Ramazan Güngör’ün heykelini dikerken “Kadın Konuk Evi”, “Marina”, “Deniz Gözlem Evi”, “Hayvan Barınağı” gibi hizmetlerle de evrensel değerleri Fethiye’ye kazandırıyor.

İlk ve ortaöğrenimini Fethiye’de gören ve Marmara Üniversitesi’nde Kamu Yönetimi eğitimini tamamlayan Saatcı, uzmanlığını yerel yöneticiliğine taşıyarak 3. dönemini sürdürüyor.



Of’ta ‘Saral’ olmanın ayrıcalığı

Hemen her yerel seçimde sonucun en az merak edildiği bölgemiz Karadeniz... Çünkü tıpkı Güneydoğu’daki kimi iller gibi, Karadeniz’in kimi yörelerinde de seçim sadece birkaç “aile” arasında geçiyor ve başkalarının belediye başkanı seçilmesi pek mümkün görünmüyor.

Nitekim Of’ta da son seçimlerde hemen tüm adayların soyadı “Saral”dı. İlçede 135 yıldır iktidarda olan ve Osmanlı dönemindeki “Sarıalizade”lerden gelen bu aile, Rus işgaline karşı yerel halk direnişinin de öncüsü olarak bilinir. Of’un 1877’den 1926’ya yaklaşık 50 yıl belediye başkanlığını yapan Sarıalizade Ömer Lütfü Bey’in başlattığı gelenek öylesine güçlü ki, bölgede ilk kadın belediye başkanı da 98’de görev yapan Semahat Sarıalioğlu’ydu. Dahası, geçen seçimlerde yine Of’taki AKP, CHP, SP, DSP, MHP ve DP adaylarının da tümü “Saral” soyadlıydı.

29 Mart 2009’da yeniden seçilen Oktay Saral, 99’da Fazilet Partisi’nden başkan olurken 2004’te AKP’den seçildikten sonra şimdi de 3. dönemini aynı partinin başkanı olarak sürdürüyor. Başta “derin deniz deşarjı” gibi önemli altyapı projelerinin ve çağdaş cadde, sokak aydınlatmaları gibi yıllardır bekleyen hizmetlerin ilçeye kazandırılması etkili olsa bile, Of’ta “Saral” olmak, demokrasinin de nasıl “tecelli” edeceğini baştan belirliyor.




‘Gülümseyin’, çünkü Nilüfer’desiniz...

Bursa’ya İzmir yönünden girdiğinizde, uzakta görünmeye başlayan Uludağ eteğindeki tarihi kent merkezine ulaşmadan “Gülümseyin, Nilüfer’desiniz..” afişiyle karşılaşıyorsunuz. Aynı afişteki “gülümseyen” başkan Mustafa Bozbey’in neden bu sözü sevdiğini ise kentin çağdaş semtlerini oluşturan ilçedeki “mutlu yaşam” görüntülerinden anlayabiliyorsunuz.

Nitekim Bozbey, aynı nedenle Bursa’da 3. kez seçim kazanan tek başkan. Aynı zamanda son dönemlerdeki “tek CHP’li başkan” olma özelliğiyle dikkat çeken, özellikle imarlı ve planlı kentleşmenin çağdaş örneğini yaratmasıyla şehircilik ve mimarlık çevrelerinin de beğenisini kazanan bir sosyal demokrat.

Nilüfer ilçesi için, yakın geçmişe kadar “Bursa’nın yatakhanesi” denirdi; çünkü ilçe çoğunlukla “konut” bölgesiydi ve sosyal, kültürel, ticari yaşam için kentin merkez ilçesi Osmangazi, neredeyse tek seçenekti.

Bozbey’in 99’daki ilk başkanlığıyla birlikte başlattığı “çağdaş kent yaşamı” projeleriyle Nilüfer giderek “gece ve gündüz çekiciliği yükselen” ilçe olmaya başladı. Bu başarı Bozbey’e 2004 seçimini de kazandırınca, memnuniyet “sürekli gülümsemeye” dönüştü ve şimdi de 3. dönemini sürdürüyor.

1962’de Nilüfer’de doğan Bozbey, Anadolu Üniversitesi’nden yüksek inşaat mühendisi olarak mezun oldu. Bursa ve Mudanya’da toplu konut projeleri gerçekleştirirken 99’da belediye başkanı olunca, mesleğine ara verdi. 2009 seçimlerini kazanmasıyla da aynı “ara” 15 yıla uzamış görünüyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları