Hesap sormayacağız, hesap soruyoruz

27 Ekim 2017 Cuma

Hukuk açısından en tekinsiz zamanlar...
Her gün içimizden birinin kapısı çalınıyor.
Mevcut “terör” örgütlerinden birine ya da birkaçına üye olmak...
Üye olmasak bile destek vermek...
Destek vermesek bile yaptığımız sosyal medya paylaşımlarında iktidara dil uzatmış olmak...
İktidara dil uzatmasak bile gözümüzün üzerinde kaşımızın olması bahanesiyle tutuklanıp duruyoruz.
Ne aklı başındaki hukukçular, ne uluslararası diplomasi...
Hiçbir şey bu keyfi tutuklamaları ve yargılamaları engelleyemiyor.
Çünkü bu ülke artık demokrasiyle değil bir adamın iki dudağı arsından çıkan lafla yönetiliyor.
Bunu gerçeği kayda geçirmek ve içeridekilerin yalnız olmadığını haykırmak için, mahkeme kapılarına dayanıyoruz.
Zaman dünyanın en saçma iddianamelerini çürütmekle...
Mahkeme heyetini hukuksal eksene davet etmekle...
Bitsin artık bu saçmalık” demekle geçiyor.
Yazılar yazıyoruz, konuşmalar yapıyoruz, savunmalar hazırlıyoruz.
Onlar içeride dimdik duruyorlar ve iktidarın hilelerini açığa çıkarmak için sözlerini hiç sakınmıyorlar.
Biz dışarıda o insanların neden hedefte olduğunu anlatmak için inatla çabalıyoruz.
Sonra...
Bu ne zaman, nasıl başladığını anlamadığımız tutukluluk halleri ne zaman ve nasıl sonlandığını anlamadığımız bir şekilde birer birer bitiveriyor.
Tutukluluk kararlarının bazıları kalkıyor, birilerini tahliye ediyorlar.
Bu arada aynı süreci bir başkaları için başlatıyorlar.
Kısır bir döngüde hukuku muhaliflere karşı iktidarın elindeki bir kırbaç gibi kullanıyorlar.
O arada yapılan korkunç suçlamalar, yandaş medyanın çaldığı karalar, Cumhurbaşkanı’nın ettiği ileri geri laflar... hepsi havada kalıyor.
Neden açıldığı belli ama nasıl açılabildiği muamma davalar gündemi hep hileli belirliyor.
Hukuk sisteminin temelini bombalayan ve ülkeyi bu yargı şarlatanlığına mahkûm bırakan zihniyet, yarattığı kaostan her seferinde kendince biraz daha nemalanıyor.
Bu arada bizlerin dilinde hep aynı slogan.
Hesap soracağız.
Onlar devamlı hesap yaparken;
Onlar devamlı hesabı kitabına uydururken;
Onlar ülkeyi hesapçılıkla yönetirken...
Biz cümlemizi yanlış zaman kipinde kuruyoruz.
Hesap gelecekte sorulacak bir mesele değildir.
Cumhuriyet tarihinde üzerinden zaman geçtikten sonra hesabı sorulan ve hesabı verilen tek dava Menderes davasıdır.
Ama o da hesaplı bir hesaplaşmadır.
Onun dışında bu ülkede ne işkencelerin, ne hukuksuz askeri yargılamaların, ne hayatları karartan darbelerin, ne yolsuzlukların, ne gizli anlaşmaların hesabı soruldu; o hesaplar hiçbir zaman verilmedi.
Bugün yaşananların hesabı da verilmeyecek.
Üzerlerine benzerlerinde olduğu gibi hızla sünger çekilecek.
O yüzden yapılması gereken artık “Hesap soracağız” demekten vazgeçmek...
O hesabı zamana bırakmadan ısrarla hemen şimdi istemek...
Ve cümlemizi “Hesap soruyoruz” diye değiştirmek.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları