Bağış Erten

Türkiye İran olabilir mi?

01 Kasım 2017 Çarşamba

Ülke futbolla kafayı yemiş. Futbolla yatıp futbolla kalkıyorlar. Bağlılıkları çok az yerle karşılaştırılabilecek kadar yoğun. Rekabetler ezeli. Milyonlar dönüyor bu işte. Üstelik her şeyi kendi dünyalarından ibaret görüyorlar. Dünyanın geri kalanı pek umurlarında değil. Ama işte milli takımları pek başarılı değil bir süredir. Düzeltiyorum, epey bir süredir. Yabancı oyuncular ligin temelini oluşturuyor, yerli oyuncu pek çıkmıyor. Yetişse de oynatmıyorlar pek. Kazanmak her şeyin önüne geçiyor çünkü. Hal böyle olunca da Milli Takım dökülüyor.
Hayır, Türkiye’den bahsetmiyorum. Konumuz futbolun beşiği, İngiltere. Bu tespitler de bundan sanırım 5-10 sene öncesinde Britanya’nın her yerinde ortak kanıydı. Kötü gidiyordu İngiltere. Evet, dünyanın en zengin, en ihtişamlı futbol ligini yaratmışlardı ama ‘yerli ve milli’ kaygıları unutmuşlardı. Başarısız bir dolu turnuvanın ardından 2014 Dünya Kupası’nda grupta sonuncu olduklarında durumun vahameti ortaya çıktı. Bunları görünce bir süredir futbol politikalarını değiştirmeye başladılar. Altyapı için teşvikler, kampanyalar hızlandı. Ve sadece birkaç yıl içinde çabalar inanılmaz sonuçlar vermeye başladı.
Geçtiğimiz hafta sonu U17 Dünya Kupası’nda 0-2’den gelip 5-2 yendiler İspanyolları. O İspanyollar ki daha birkaç ay önce U17 Avrupa Şampiyonası finalinde 90+6’da attıkları golle üzmüştü Adalıları. Ama şimdi dünyanın en büyüğü oldu İngiltere. Tek bir başarıyla yargıya varmayalım. Ama kazın ayağı öyle değil. Bu sezon U19’da da Avrupa Şampiyonu oldular. Toulon Turnuvası’nı da aldılar. U20’de de Dünya Kupası’nı kaldırdılar. Evet, aynı bir yıl içinde yaptılar bunu! Yani üç farklı jenerasyonla gümbür gümbür geliyorlar. Tottenham gencecik İngilizlerle geçen sezon neredeyse şampiyon oluyordu. Dele Alli daha 21 yaşında ve Premier lig ve Avrupa kupalarında 100 maçı devirmek üzere. Manchester City evet para saçıyor. Ama o kadar paranın yanında ülkenin en iyi altyapılarından birini de kurmak zorunda hissediyor kendini. Velhasıl, geliyor İngilizler. Hem de nasıl! Diyeceksiniz ki, bize İngiltere örnek olamaz. Etimiz ne, budumuz ne? Doğru! Dünyanın en görkemli futbol ülkesiyle âşık atmak mantıklı değil. Peki ya İran’a ne dersiniz?

Biz de oradaydık
İran bundan on yıl kadar önce önemli bir futbol hamlesi başlattı. Büyük bir ülke olarak nasıl oluyor da futbolda bu kadar başarısızdılar, araştırmaya giriştiler. Ve dediler ki “Önce taramayı iyi yapmak lazım”. Bir tür futbol kâşifleri (scout) ordusu yarattılar. Onları eğittiler, donattılar ve ülkenin dört bir yanını taramaya başladılar. Böyle bir operasyonun tepesine de çok deneyimli iki ismi oturttular. Milli Takım, Alex Ferguson’ın unutulmaz yardımcısı Carlos Queiroz’a emanet edildi. Genç futbolcuların mentörlüğünü de bir zamanların efsane İranlı futbolcusu Ali Dayı’ya verdiler. (Onu Bundesliga’dan, Bayern’den, isminin Ali Daie diye yazılışıyla hatırlayan vardır.) Son U17 Dünya Kupası’nda çeyrek finalde İspanya’ya kaybettikleri maça kadar müthiş mücadele eden bir takımları vardı. Turnuvanın Leicester’ı diyorlardı onlar için. Hindistan’daki turnuvaya damga vuran isimlerden biri de Muhammed Şerifi’ydi. Genç yıldız Guardian gazetesi tarafından geleceğin en iyi 60 oyuncusundan biri olarak görülüyor. Ama kaynak ondan ibaret değil. Bu takıma girmek için 100 elit sporcu arasından seçim yapmışlar. “Kapıda kuyruk var” diyor takımın direktörü Amir Sedighi.
Bahsi geçen turnuvada bizim de akıllı ve çalışkan bir antrenör, iyi bir takımımız vardı. Peki o oyuncular bir sistemin ürünü mü? O oyunculardan A Takımlara kim kalır? Kim oynatır? Kim onları geliştirir? Bu sorulara olumlu cevap bulabilen var mı? Tamam, Türkiye İngiltere olamaz. İstese de, çabalasa da zor. Ama İran da mı olamayacak kadar kötü durum?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları