Feyzi Açıkalın

Cumhuriyetin içi taşrada doldurulmadıkça

01 Kasım 2017 Çarşamba

29 Ekim Cumhuriyet Bayramının, özellikle büyük kentlerde coşkuyla kutlanacağı tahmin ediliyordu. Öyle de oldu.

 Sonrasında, siyasi iktidarın, “Trend Topics” yani hakkında en çok konuşulan her şeyde yaptığı gibi, Cumhuriyet değerlerine ve Atatürk’e daha fazla sahip çıkacağına ilişkin gündem hızla oluşturuldu. Tabii, kimse bu konudaki samimiyetlerine inanmadı.

 AKP, yerleştirmeye çalıştığı ilke ve devrimlerine karşıtlık olarak kurulmuş olsa da, Atatürk’ün en azından biçimsel varlığına kerhen de olsa saygı gösteriyormuş gibi yapıyor. Çünkü onun halkın kırmızı çizgisi olduğunu biliyor.

 Din devletinin taşını döşeme yolundaki, gittikçe mesafesi kısalmış olan yolda(!) Atatürk üstünden tartışmaya girmemeye özen gösterdikleri için, konu şimdiye kadar önemli değildi. Ama artık eskisinden çok farklı bir gündem onları bekliyor. “Onlar” diyorum, çünkü dillendirdiklerinin aksine, Türkiye’nin kaderinin AKP’den bağımsız olduğuna inananlardanım!

 Ne acıdır ki, 27 Kasım’da ABD’de görülecek “jürili duruşma” bile ülkemiz siyasi gündemini alt üst etme potansiyelini taşıyor. Orada oluşturulabilecek bir tekil suçlamanın, ülke kaderiyle eş tutularak, düşmana karşı “vatan savunması” çağrısına evrilebileceği konuşuluyor. Tabii böyle bir topyekün savaşta da(!) Atatürk'ün birleştiriciliği önem kazanıyor.

 Eğitimli kitlenin yoğunlaştığı kent merkezlerinin, kendisini çok ilgilendirmeyen kurtuluş çağrılarına(!) icabet etmeyeceği biliniyor. Oysa varoş, taşra, kırsal; nasıl adlandırılırsa adlansın, eğitimli kent soylu yaşamın hüküm sürmediği yerlerde durum aynı değil.

 Taşra statükoyu “birlik beraberlik” söylemi üstüne kuruyor. Adı geçen birliktelik “yerel şövenzim” le başlıyor. Şehrin, kendince belirledikleri kutsallarını korumak ve yüksek çıkarlarını gözetme adına girişilen çabalar bu adı konmamış birliktelikçe denetleniyor.

 Yörenin seçimle iş başına gelmiş yerel bir siyasi yapılanması olsa da, siyasi iktidarın uzantısı olan bir sivil meslek örgütü ya da kurum, “iktidar nimetlerinden şehri yararlandırma aracısı!” olarak liderliği ele alabiliyor. Ümmetçilikten kör milliyetçiliğe uzanan ve sırası geldikçe birbirlerine taviz ya da destek vermekten çekinmeyen toplulukların “bölüşümden!” hakça yararlanabilmesi konusunda önderlik yapıyor.

 Hele bir de iktidar uzantılarının şehre hizmet getirebilme konusundaki vazgeçilmezliklerini sürekli pompalayan, araya da sos olarak Atatürkçülük, Cumhuriyet gibi değerleri kolayca sunabilen bir yerel medya varsa o yapı gittikçe güçleniyor. Yeri geldiğinde, yani, “Ortak düşmana karşı Atatürk’ün manevi kişiliğinde birlik beraberlik çağrısı yapıldığında” kolayca mobilize edilebilecek bir topluluk taşrada hazır kıta olarak bekliyor...

 Taşradaki üretim biçimleri emeğin değeri üzerine şekillenmediği, sınıf bilinci yerleşmediği, örgütlenmesi eksik kaldığı için hak arama diye bir kavram da yerleşmiyor. Lümpenleşen emekçi, yaşadığı sınıfsal çelişkisinin hıncını bozuk düzenden değil, kendisine hedef gösterilen şehir seçkininden çıkarmaya çalışarak gösteriyor.

Şehirdeki bir avuç aydın ise, örneğin, çok yakından tanık olduğu halde çocuğunun eğitiminde karşılaştığı gericilikten yakınmıyor. Şehrin yöneticilerinin yüzlerce okul arasından neden gidip bir imam hatip lisesinde Cumhuriyet Bayramı kutlaması yaptığını sorgulamıyor.

 Dolayısıyla; siyasi iktidarca “yöreye hizmet” adı altındaki bölüşüm kıskacına alınan, iktidara bağımlı kılınan taşrada, başta Atatürkçülük olmak üzere her türlü çağdaş görüşün, birlik beraberliği sağlamayı öne sürerek varlığını sürdürmeye çalışan siyaset adına kullanılabileceğinin unutulmaması gerekir. Bayrak ve Atatürk'e olan saygısını her fırsatta sergileyebildiği için ülkeye yerleştirilmeye çalışılan gericiliğe karşı durduğu, Cumhuriyeti savunduğu sanılan taşranın, kendine dayatılan bir başka savunma hattında kolayca yer almayacağını kimse söyleyemez.

 İçi doldurulmamış, özellikle laiklik öğretisiyle desteklenmemiş Cumhuriyet ve Atatürkçülüğün, 2019 yılındaki yaşamsal seçimlerde, iktidarın bekası için “oluşturulmuş!” dış düşmanlara karşı kullanılmayacağını kimse garanti edemez...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları