Ayşe Yıldırım

Sur’a değil, Toledo’ya ihanet ettiklerini sanıyorlar!

02 Kasım 2017 Perşembe

“Burada yaşıyorum, insan olduğuma utanıyorum.”
Orta yaşlı adamın, yıkıntıların ortasında söylediği bu sözler her şeyi anlatmaya yetiyor.
Evlerin büyük bölümü yıkılmış. Etrafa beton parçaları saçılmış. Kimi evlerin ise duvarlarında kocaman kepçe izleri. Hava soğuk. İnsanlar etrafta çaresizce dolanıyor.
Hani savaş sonrası bir görüntü nasıl olursa öyle.
HDP milletvekilleri Sibel Yiğitalp, Feleknas Uca, DTK Eşbaşkanı Leyla Güven ve Sur Platformu üyeleri geliyor. Basın açıklaması yapacaklar. Ama polis “OHAL var” diyor, sadece milletvekillerinin açıklama yapabileceğini söylüyor.
7 bin yıllık bir tarih hepimizin gözü önünde yok ediliyor. Herkes suskun. 35 bin kişi zorla göç ettiriliyor. O suskunluk devam ediyor.
İnsanlar evlerinde uyurken kepçeler dayanıyor duvarlarına. Onlarca polis, Akrep ve TOMA’larla giriyor mahallelere yıkım için. Kimse görmüyor. Tarihi evler yıkılıyor. Tarihçiler suskun…
Evlerinden çıkmak istemeyenler tehdit ediliyor, darp ediliyor, gözaltına alınıyor.
Sur’un Alipaşa ve Lalabey mahallelerinde tam beş aydır insanlar yıkıma direnmeye çalışıyor. Kesik sularına, elektriklerine kimi zaman tıkanan kanalizasyonlarına rağmen…
Oysa onlara kimse “buradan gitmek ister misiniz” diye sormadı. Sorsalar yanıtları belliydi: “Hayır.”
“Bir halka yapılan zulümdür. Bir tarihi yok ediyorlar. Bunun altında her şey var. Rantçılar sıraya girmiş. Talan edildiğini biliyoruz. Elimizden gelen yok. Dünden beri çağrı yapıyoruz bir şey yok. İmkânsız kaldık” diyor bir Surlu, “Evlerimizden çıkmak istemiyoruz” sözlerinin yazıldığı yıkık duvarların önünde.
Bir gece görevinden alınan eski Başbakan Davutoğlu’nun “Toledo yapacağız” dediği Sur’un şimdi ne yapılacağı bile bilinmiyor.
Sibel Yiğitalp “Biz bu kentin vekilleri olarak burada ne yapıldığını bilmiyoruz” diyor.
Oysa daha bir hafta önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, ne diyordu:
“Kadim şehirlerin en önemli güzelliği, ana karakterlerini kaybetmeden yeniyi bünyelerinde eritmesi, özlerinden katarak yeniden yoğurmasıdır. İstanbul bu açıdan gerçekten müstesna bir şehirdir. Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik. Biz bu şehre ihanet ettik. Hâlâ da ediyoruz. Ben de bundan sorumluyum.”
Sadece İstanbul için değil Rize için de benzer şeyler söylüyordu Erdoğan:
“Allah’ın bize verdiği Ayder bambaşka, ama biz Ayder’i kirlettik, rezil ettik.”
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da Trabzon için benzer şeyleri dile getiriyordu:
“Şehrimizin doğasına zarar verdik mi? Evet, verdik. Ben Trabzon milletvekiliyim. Kolay kolay bu risklere girilmez. Buradaki hemşerilerimiz yazın yaylalara gidiyorlar. Bize bırakılan yaylalarımızı maalesef gelecek nesillere bırakamamanın hüznü ve ıstırabı içindeyiz. Çok net söylüyorum, bu bizim sorumluluğumuz.”
Onlar bunları söylerken kadim bir şehir yerle bir ediliyor oysa. Hem de onların iktidarının emriyle.
Sadece İstanbul’a, Rize’ye, Trabzon’a değil Sur’a da ihanet edildi; edilmeye devam ediliyor.
Hadi cesaretiniz varsa gelin onu da söyleyin.
Yoksa siz hâlâ Sur’u Toledo mu sanıyorsunuz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Son bir soru ve veda 13 Eylül 2018
Siyasal yangın 30 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları