Feyzi Açıkalın

TEOG sorunu “Cambaza bak” lardan birisiydi

07 Kasım 2017 Salı

Kimliği şüphe götüren ama ülkemizi “alt-üst ettiği” tartışılmaz olan akıl, kuruluş aşamasında(!) şöyle buyurmuş olmalı: Yaşamın her alanına müdahale edip, bütün değerleri yıkarken sürekli ön alıcı, inisiyatifi elde tutan bir propaganda ile gündemi siz belirleyin. Göreceksiniz, sizi yalnızca izlemek ve yanıt vermekle zaman geçirecekler...

 Son 15 yıldır böyle bir senaryonun uygulanmakta olduğu su götürmez. TEOG sorununda olduğu gibi, işin başında olduğu zannedilen ama yalnızca bir “karar okuyucu!”luktan öte gidemeyenler, sorunları önce ısıtmaya başlıyor.

 Örneğin, Milli Eğitim Bakanı’nın, artık dayanma sınırlarımızı zorlamaya başlayan, “En çağdaş, en bilimsel eğitimi biz veriyoruz” açıklaması eğitim yılı başında geliyor. Hemen sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, en parlak beyinlerimizi Batı’ya kaptırdığımız saptamasını yapıyor!

 Erdoğan’ın 26 Eylül günü söylediği, “En iyi okul evladımıza en yakın okuldur” sözü ve arkasından bunun tamlaması olarak gelen “Anadolu İmam Hatip Liseleri başlı başlı başına bir ekoldür” açıklaması aslında mönünün hazır olduğunu gösteriyor. Milli Eğitim Bakanı Yılmaz da değişikliği Bakanlar Kurulu’na sunacağını söylüyor. Gülüyoruz...

 Türkü barlarda İzmir Marşı ile coşup gece kapanışı yapanlar, çocuklarına imam hatipten başka seçenek bırakılmayacağı söylenirken dudak bükmekteydiler. Gündemi takip etmemeyi marifet bilenler MEB’in 191 ilçede, yalnızca imam hatip açılabilmesini sağladığını; imam hatip ortaokul ve liselerindeki öğrenci sayısının 1 milyonu aştığını bilmemekteydiler... 

İlkokul okullaşma oranı 10 yılın en düşük düzeyine inmiş; işin en dramatiği bir milyon 240 bin çocuk lise çağında zorunlu eğitime katılmamıştı. Çocuk yaşta, güvencesiz işçi ya da sokağın lümpeni olmaya yollanmışlardı! Bizler, kasabaya gelen “teyatura” daki cambaza bakarken!

 Valilerin ilk öğretim müdürlerine imam hatipleşmeyi artırma yönünde verdiği talimatları biliyoruz. İmam hatip derneklerinin yoksul öğrencilere burs vererek kayıt yaptırdıkları, aslında “yaptırabildikleri!” konuşuluyor. Çünkü kendi okulları kapatılmış olan Fetullahçılar ve onların yerini aldıkları söylenen ama zinhar(!) çocuklarının kendi yurtlarından başka yerde eğitim görmesini istemeyen Süleymancılar da imam hatip kullanmıyor!

 Tuncelili çoban gencin Robert Kolejde okuması da bir ütopya olarak kaldı. Çünkü iktidarın böyle bir derdi yok. Ülkede vasatlığın sürdürülebilmesi için bu anlamdaki bir sosyolojik kaynaşmaya/etkileşmeye asla izin verilmeyecek. İtiraf ettiler: Halkı, yüzde doksan oranındaki “niteliksiz!” okullara mahkum edecekler. Kendilerine zarar vermeyeceklerini emin oldukları kent soyluya da bir diyet olarak sınavla girilen “nitelikli!” okulları bahşediyorlar.

Ne mi yapacaklar? Anadolu İmam Hatip dediklerini birer Enderun Mektebi haline getirecekler. Saraya yönetici yetiştirmek için Osmanlı’nın yaptığının tersine, bu kez “Etrak-ı bi İdrak” tan çocuk devşirecekler! Eğer bölgeler arası farklılığı gidermeyi düşünselerdi 1960’lardaki Maarif Koleji sistemini örnek alırlardı. Sınavla girilen ve “parasız yatılı” adı altında kontenjanı olan değerli okulları.

Ama yine olmazdı; çünkü o okulların öğretmenleri Köy Enstitüsü çıkışlıydılar. Laik Cumhuriyetin ancak eğitilmiş, uygar dünyayla bütünleşmiş beyinlerle korunacağını bilen eli öpülesi eğitimciler… Geçmiş olsun…

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları