AYM’ler ne işe yararlar?

07 Kasım 2017 Salı

Geçen yıl aramızdan ayrılan Yiğit Okur bütün yapıtları gibi, keskin mizahını yansıtan “Deniz Taşları” adlı romanında, İngiliz tarihçi Henry Henry’ye şunları söyletir:
- Tarihi olayların gerçek yüzünü kimse tam olarak bilemez. Tarihi gerçeği olsa olsa casuslar bilir.
Kimi zaman bir tarihi olayla ilgili yazılanları okurken “acaba gerçek böyle mi” dediğimi, tarihte kahramanlarla kalpazanların çoğu kez birbirine karıştırıldığı kuşkusunu taşıdığımı söylemeliyim.
Herkesin dilinde dolaşan kimi olayların hiç de nakledildiği şekilde olmadığı da bilinir.
Yakın tarihimizde, bunun çarpıcı örneklerinden biri de, 2001 ekonomik krizinin patlak verme nedeninin, 19 Şubat 2001 günkü MGK toplantısında dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, Başbakan Bülent Ecevit’e anayasa kitapçığı fırlatması olduğunun basının çoğunluğu ve kamuoyunun önemli bölümü tarafından gerçek olarak kabul edilmesidir.
Oysa olaylar, rakamlar söz konusu toplantıdan önce belirtileri görülmüş olan krizin nedeninin anayasa kitapçığı fırlatma fiiliyle bir ilgisi olmadığını açık biçimde göstermektedir. Ama masal seven toplumlar, tarihi de masala çevirmeye bayılırlar.

***

Pazar günü yayımlanan Sözcü’de Emin Özgönül, eski Cumhurbaşkanı ile yaptığı söyleşide, Sayın Ahmet Necdet Sezer’in Bülent Ecevit’in başbakan iken, kendisini iki kez Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde ziyaret ederek, eski başkanı olduğu Anayasa Mahkemesi üyelerini Fazilet Partisi hakkında açılmış davada kapatma kararı vermemeleri için ikna etmesini rica ettiğini, kendisinin bu isteği her defasında geri çevirdiğini ve Bülent Bey ile aralarının bu yüzden bozuk olduğunu söylediğini açıklıyordu.
Anımsanacağı üzere söz konusu dava, Sezer’in Cumhurbaşkanı, Ecevit’in başbakan olduğu dönemde 22 Haziran 2001’de FP hakkında kapatma kararı verilmesiyle sonuçlanmıştı.
Açıklamaya gelince: Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’ndan gelen Sezer’in, kuruluş üzerinde, velev ki telkin şeklinde bile olsa siyasal baskı oluşturulması talebine tepki göstermesi doğaldır, şaşırtıcı olan laiklik konusunda, duyarlı kabul edilen Ecevit’in kapatma kararını engelleme konusundaki çabasıdır.
İşin ilginci aradan geçen bunca zaman ve olaydan sonra kimin haklı olduğunu kesin şekilde söylemenin mümkün olamayışıdır.
Bir partinin laiklik (laiklik demokrasinin onsuz olmaz olduğuna göre de demokrasi) karşıtı eylemlerin odağı olarak kapatılmasının örgütlenme özgürlüğünü ihlal görüntüsü doğurarak, daha büyük tepkiler yaratacağını ileri sürenlerin, FP’nin kapatılmasının üzerine boş kalan yere çok daha gözü kara AKP’nin oturduğu ve laiklik karşıtı girişimlerde seleflerini gölgede bıraktığı gerçeği göz önünde bulundurulunca, haklı çıktıklarını söylemek mümkün gibi görünüyor.
Buna karşılık, Anayasa Mahkemesi’nin o görüşe itibar ederek, partinin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğunu, 1’e karşı 10 ile kabul eden, ama yine de nitelikli çoğunluk sağlanamadığından kapatmaya hükmetmeyip, Hazine yardımının yarısının kesilmesiyle yetinen 30.07.2008 tarihli kararı da, Anayasa Mahkemelerinin siyasi parti kapatmalarına karşı olanların ne kadar yanlış bir yolda olduklarını kanıtlamıştır.
Çoğunluğun kapatma yönünde oyuna karşılık nitelikli çoğunluk sağlanamadığı için kapatmanın gerçekleşmediği kararın üstüne Anayasa Mahkemesi’nin o günkü Başkanı Haşim Kılıç Anayasa Mahkemesi’nin bire karşı on ile laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğunu saptayan kararından alınması gereken mesajı AKP’nin aldığına inandığını söylüyordu.
Aradan geçen zamanda laiklik ve demokrasi alanında birbiri ardına gelen darbeler AKP’nin mesajı hiç mi hiç almadığını açıklıkla ortaya koyarken, aynı zamanda “Anayasa Mahkemeleri ne işe yararlar” sorusunu da öne çıkarıyordu.
(Sürecek...)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları