Hikmet Çetinkaya

Ya Kürt olsaydım…

07 Kasım 2017 Salı

Uykum kaçtı…
Saatime baktım, gece yarısını çoktan geçmiş.
İlhan Selçuk’un “Duvarın Üstündeki Tilki” kitabını aldım kitaplıktan….
Puşkin demiş ki:
Kürt ozanının şiirleri değil mi! Sonuçta Doğu edebiyatıdır. Pek basit özellikler taşır.” (Kürtler, V. Minorski, Komal Yayınları.)
Puşkin’e kızmayalım.
Çoğu Batılı yazar ve şair Doğu’yu azımsar, Kürt’ü de Türk’ü de küçümser; bu eğilimi düşmanlık düzeyine tırmandıran önyargılısı da eksik değildir.
Ancak tümünü hoşgörüyle karşılamalıyız. Kişi, büyük yazar ya da şair olmakla yanılgılardan soyutlanamaz.
Batı’nın öğretim çarkından geçmiş bir edebiyatçı, genelde Doğu halklarına soğuk bakıyor, yüreğinde kuşku tohumlanıyor, İslama az çok korkuyla yaklaşıyor; Grek- Hıristiyan kültürüne Yudaizmin büyüsü de eklenince kafalar koşullanıyor.
İnsanlar ve halklar arasında korkunun ve düşmanlığın ekini bitip tükenmiyor.
Çağdaş insan, düşmanlığın kaynağını, kökenini, gerekçesini, nedenlerini araştırıp bulan, körgüdülerine ve önyargılarına benliğini kaptırmayan kişidir.
Düşmanlığın kölesi olan kişi ilkelleşir.
Gazeteleri okudukça ister istemez şöyle düşünüyorum:
Ya Kürt olsaydım!
Doğru düşünebilmek için bu tür zihin cimnastiği yararlıdır. Kendini bir başkasının yerine koyacaksın, onun gibi düşünmeye başlayacaksın.

***

Kimdir o başkası?
Eşindir, çocuğundur, annendir, Türkiye’de yaşayan Rumdur, Araptır, Ermenidir, Kürttür, patrondur, karşıt partinin lideridir, apartman kapıcısıdır, evinde çalışan gündelikçidir ya da bir başkasıdır.
Evet, ya Kürt olsaydım!
Ne yapardım?
Çok yakınım, canım ciğerim, kafa yoldaşım Kürt dostlarım var…
İnsan bir başka insana ne kadar sıcak olursa olsun, yüreğinde küllenen ateşi bilebilir mi?
Bağnazlık ve şovenizm, herkesin benliğinin bir köşesinde közlenir, sonra bir gün eşeleyince ortaya çıkar.
Ben de çarkından geçtiğim eğitim mantığında kimi zaman geniş ufuklu insanlık gerçeğini anlatıyor muyum, görmezlikten geliyor muyum?
Düşünüyorum:
Ya Kürt olsaydım!
Anadolu’da Kürt’ün yüreğini incitecek laftan sakınmalıyız…
Her Kürt yurttaşımızı potansiyel terörist olarak görmemeliyiz.
Kimi zaman insan bilmeden bu işi yapar, bir söz, bir bakış, bir deyim, bir tutum, bilinç dışına taşmış bir eğilim, yaralı bir yüreği büsbütün dağlar.
Kendini feleğin çarkından geçmiş sanan politikacıya bu sorun romantik gelebilir; siyasette duyguya yere olmadığı söylenir; insancıllığa bıyık altından gülünür…
Yanılgıdır…
Üstelik, Anadolu’da köyde, kasabada, mahallede, kapı komşu, yan yana, iç içe yaşayan Türk ile Kürt arasına her gün taş üstüne taş koyarak duvar örmeye çabalayanlar var; bu işi yurtseverlik olarak yaptıklarını söylüyorlar.
Çok yanlış…
Bu saptamayı yapan ben değilim…
İlhan Selçuk, 1991 yılında Pencere köşesinde yapmış…

***

Anadolu’yu yurt belleyen insanların benliklerine düşmanlık tohumlarını serpmek, emperyalizmin oyununa gelmek demektir; bunun için herkes lafını söylerken dokuz kez yutkunmalı, düşünmeli, düşüncesini tartmalı,
Ortadoğu’da halkların birbirlerinin boğazına sarılmasından, akan kandan büyük yarar sağlayanlar kimler?
Emperyalist güçler…
Çokuluslu petrol şirketleri…
Çağdaş insan, düşmanlığın körgüdülerine ve önyargılarına benliğini kaptırmayan kişidir.
Düşmanlık duygusunun kölesi olan kişi ilkelleşir.
Anadolu’da ne Türk ilkelleşmeli ne de Kürt…
Çünkü ilkelleşmenin bedelini çoluk çocuğumuzla hepimiz birden öderiz…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları