Tuhaf Bir Hikâye

12 Kasım 2017 Pazar

İnsan ne yapacağını, ne diyeceğini şaşırıyor bu gibi durumlarda. Sanıyorum iyi bir yöntemdir; hep işlemiş, işe yaramış, suçlananı aklamış, zeytinyağı gibi üste çıkmayı kolaylaştırmış, itiraz edeni susturmuş, gerçeği söyleyeni dokuz köyden kovdurmuştur. Nereye doğru gitti şu maaşıma, ücretime musallat olan hatırlı küfürbaz üstenci? Şurdan gitti, sağdaki sokağa saptı, abi orası tehlikelidir şimdi, çoktan gitmiş karanlığına sığınmıştır o, ya da Anıtkabir yolundaki görkemli kalabalığa bile karışmış olabilir, unut gitsin.

***

Peki biz ne yapalım? Kitabın orta yerinden açtığımız Cennet Kâğıtları -Paradise Papers- sağdan soldan destek atışlarıyla kapatılmak isteniyor. Monetarizmin, neo-liberalizmin zirveye çıktığı yıllarda zuhur etmiş vergi cennetlerinde, off-shore memleketlerinde şirket kurmanın, hesap açmanın hukuka aykırı olmadığını, hizmete hazır yazarlar makalelerinde döşenmeye çoktan başladılar. Çeşitli ülkelerde bu arada bizim ülkemizde devlet katlarından kişilerin, yakınlarının neden bu vergi cenneti ülkelerde şirket kurduğunu, hesap açtığını yani gerçekleri anlatmaya zinhar yanaşmaz bu kalemler. Peki biz ne yapalım?

***

“Siz neden kazancınızı ülkenizde vergilendirmiyorsunuz” sorusu havada kalıyor artık. Ellerinde dilekçelerle karşımıza çıkanlar, “enayi miyiz biz” demiyorlar da, “o hesaplar, o şirketler kanuna kitaba uygundur, siz şimdi bize ne demek istediniz, bizim kişilik haklarımızla oynadınız, gururumuzu kırdınız” diye bağırıyor, üste çıkıyorlar. “Kazançlarına” göz diktiğimizi mi sanıyorlar bilmem ki, “ödeyin bakalım gururumuzun bedelini” diye telaş içinde mahkemelere koşuyorlar. Şimdi biz ne yapalım?

***

Ne yapalım şu ülkenin fukara gazeteleri, çay, simit, peynir günlerine dönmüş gazetecileri, gerçekleri yazmayı sürdürelim mi, yoksa korkudan kentlerdeki büyük odalarında, makamlarında gelecek günlerin telaşıyla yüksek rakamlı davalar açan muhterem zevatın telaşını anlatmayı sürdürelim mi? “Beyler, neden off- shore’larda buharlaştırdığınız vergileri çok sevdiğinizi sık sık söylediğiniz ülkenize getirmiyor, Allah kazancınızı, gemilerinizi, gemiciklerinizi artırsın, ‘zekâtını’ neden ülkenizde vermiyorsunuz” demeyelim mi?

***

Şimdi biz ne yapalım; gerçekler gizli kalmasın, siyasetin kara kirli yüzünü korkmadan “neler oluyor, gerçek nedir” diye soran halkımıza yanıt vermeyelim mi? Korkalım mı biz de; korkudan koltuklarında fır fır dönerek avukatlarını çağıran, dilekçe üstüne dilekçe karalayan, “alnımız aktır, her şey soruşturulsun” dedikten hemen sonra, tüm parmaklar havada, “yok soruşturma falan” diye kapıları kapatanların önünde diz çöküp yandaş yandaş sırıtalım mı?

***

Ne yapalım ey halkım; sizden gizleyelim mi öğrendiklerimizi; işte bakın oradan, tam da karanlığın koyulaştığı yerden sessizce tüyüyor birisi. Ötekinin taktiği, stratejisi, minaresinin kılıfı çoktan hazırdır; ideolojisi buna cevaz veriyor. “Yasal bunlar yasal” diye bağırıyor düzenlediği basın toplantısında, yol göstermek için çanak çanak yanıp tutuşan hizmete hazır “gazetecilere.”
Yok, biz onlardan değiliz, sorularımız can sıkar, akredite değiliz zaten biz oralarda.

***

Tamam işte tan yeri ağarmaya başladı; kar yağmaya başlar birazdan. Biraz sonra tüm kir pas o kar örtüsünün altında kalacak. Bizse elimizde küreklerle, tuz torbalarıyla yine orada olacağız. Yoksulluğu daha dayanılmaz hale getirse de yoksullara bile neşe verir kar.
Neşeyle kürüyeceğiz karları alttaki çamuru ortaya çıkarmak için.
Başka ne yapalım?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları