Hikmet Çetinkaya

Herkes özgür olmadıkça…

14 Kasım 2017 Salı

Bize bağımsız bir vatan armağan eden başta Atatürk ve Kuvayı Milliyeciler, bağımsızlık savaşının başında şu sözcükleri dillerinden düşürmemişlerdir:
Tam bağımsızlık ve kayıtsız şartsız egemenlik…
Önlerinde iki seçenek vardır: “Bağımsızlık ve ölüm.
Ya özgür yaşayacaklar ya da yok olacaklardır.
Üçüncü seçenek olan tutsaklığı akıllarından bile geçirmemişlerdir.
Amaçları, yalnız düşmandan kurtarmak değil, dış ve iç sömürüyü de ortadan kaldırmaktır.
Ulusal sınırlar içinde özgür ve uygar bir toplum yaratmaktır.
Bu nedenle “bizi yutmak isteyen emperyalizme ve bizi yok etmek isteyen kapitalizme” olanca güçleriyle karşı çıkmışlardır.
Türk ulusu Mustafa Kemal’in önderliğinde özgürlük ve uygarlık için Batı emperyalizmiyle dövüşmek zorunda kalmıştır.
Savaş yılları içinde Mustafa Kemal, “emperyalizmi, kapitalizmi en büyük düşman olarak” nitelemiş, parasal, yargısal ve askersel kapitülasyonlardan kurtulmayı amaçlamıştı.
Bu topraklar üzerinde tam bağımsız bir Türkiye yaratmaya çalışmış, sonunda başarıya ulaşmıştır. Bu nedenledir ki tüm dünyada bağımsızlık savaşlarının ilk lideri sayılmıştır. Bilindiği gibi 1923 devrimcilerinin Osmanlı borçlarını ödeyecek güçleri ve olanakları yoktu. Bankaları yoktu, ekonomileri yoktu, paraları yoktu. Bir yandan saltanat yönetimi, öte yandan uzun yıllar süren savaş, ulusun tüm mal varlığını alıp götürmüş, silip süpürmüştü. Sadece onurlu bir devlet yönetme anlayışı vardı. O da yetip artıyordu Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına.

***

Özgürlük kişinin bağımsızlığı, bağımsızlık ise toplumun özgürlüğüdür. Özgürlük nasıl onu her gün yeniden kazanmasını ve korumasını bilenlerin hakkı ise bağımsızlık da onun gibidir.
Özgürlüğü ve bağımsızlığı korumak için birtakım ilkelere, kurumlara ve kuruluşlara gereksinim vardır. Bu kurumların başında çağdaş ve laik bir eğitim sistemi gelir.
Laiklik olmadan demokrasi olmaz ama demokrasi olmadan laiklik olur.
Türkiye bu gerçeği askeri darbeler sürecinde yaşadı…
Sık sık değindiğim gibi özgürlük kişinin bağımsızlığı, bağımsızlık ise toplumun özgürlüğüdür.
Bugün eğitim sistemimizin durumu yürekler acısıdır…
Mustafa Kemal 1921 Eğitim Kurultayı’nda şöyle konuşur:
Benim inancıma göre ulusumuzun geri kalmışlığında geleneksel eğitim yöntemleri en büyük etken olmuştur. Ulusal eğitimden söz ettiğim zaman, bütün geleneksel inançlardan Doğu’dan ya da Batı’dan gelen tüm yabancı etkenlerden arınmış ulusal niteliğimize uyan eğitimi amaçlıyorum.
Mustafa Kemal nasıl bir eğitim istediğini 1921 yılında söylüyor. Çok doğru olarak belirttiği gibi eğitim bir ulusun özgür, bağımsız, yüce bir toplum olarak yaşamasını sağlar. Bu nedenle daha 1921/22 yılında eğitim programlarının çağın gereklerine uygun olmasından söz etmiştir.
Gelelim bugüne…
Demokrasi bir yaşam biçimidir.
Temel insan hak ve özgürlükleri, insanlığın yüzyıllar boyu süren mücadeleleri sonucu elde edilmiştir.
Herkes özgür olmadıkça kimse özgür değildir…
Özgürlüklerin düzeyi çağdaş bir toplum olmanın göstergesidir.

***

Başta düşünce, ifade, inanç, eğitim, örgütlenme ve teşebbüs özgürlükleri olmak üzere bütün sivil ve siyasi özgürlükler çoğulculuğun, barış ve uzlaşmanın temelini oluşturur…
Çünkü demokrasi hoşgörüye dayanan bir sistemdir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları