Özgürlük - Zorunluluk

15 Kasım 2017 Çarşamba

Siyasetin karmaşık, o ölçüde de ilkel halini anlamak kolay değil. Kimi zaman halkın eğitimsizliğine güvenerek bol keseden atan, zik zak çizen, farklı tezlere aynı anda sahip çıkarak ayakta kalan siyasetçi gerçekte çaresizdir; çünkü zaman zaman ele geçirdiğini sandığı direksiyona hiçbir zaman sahip olamamış, kısa süreli başarılarda da arkasındaki gölgeyi hep hissetmiştir.
Ama ona “kukla” demek doğru değildir.

***

Değildir. Çünkü egemen sistemin işleyişi, politikacıya direksiyonun teslim edilmemesi esasına dayanır. Bunun istisnası yoktur. Ama ekonominin, politikanın, genel kurallara aykırı olmamak koşuluyla tasarlanmasında politikacıya sınırsız gibi görünen geniş bir özgürlük alanı tanınmıştır. Bu özgürlük alanını dilediği gibi kullanan politikacı, sınırı zorladığında, sistemin düzenli işleyen mekanizmasının, sistemin gerçek sahiplerinin etkili, sonuç alıcı itirazlarıyla karşılaşır.

***

Belki ilgisiz gibi görünebilir; aslında politikacı ile sistemin ilişkisi, sistemin hayatla ilişkisidir; sonuçta insanın doğa ile ilişkisinin ürünüdür. Bu ilişki Hegel’den bu yana “özgürlük - zorunluluk ilişkisi” olarak tarif edilegeldi. Engels’te de özgürlük zorunluluk ilişkisi, doğa yasaları karşısında insanın durumu olarak tanımlanır: Özetle; insanın özgürlüğü, doğa yasaları karşısında hayal edilmiş bir bağımsızlık, mutlak egemenlik anlamına gelmez. Özgürlük; bu yasaların bilinmesi, bu bilinç aracılığıyla doğa yasalarının belirli amaçlar için gittikçe genişleyen ölçülerde kullanılması demektir.

***

Doğa yasalarını sürekli öğrenerek ilerlemek, yasaları yok etmeye çalışmama bilinciyle özgürlüğümüzü genişletmek elimizdedir. Yasalarla iyi ilişki, o yasalar üzerindeki egemenliğin artması, özgürlüğün genişlemesi, bilimin kimi zaman hayal kırıklıklarıyla ama ilerlemesi demektir. Siyaset alanında da benzer bir durum yaşanır. Siyasette iddialı bir gelişmenin sahipleri “özgürlüklerini” genişletmeye çabalarken ansızın karşılarına aşılması güç bir duvar çıktığında öfkelenirler.

***

Bilim dünyasındaki devrimci sabrın zerresine sahip olmayan politikacı, tıpkı doğayı hoyratça kullanma hakkına sahip olduğunu düşünen üstenci burjuva gibi hesaplarının yanlış olabileceğine inanmak istemez. Politikada gerekli soyutlama gücüne sahip olmayan, güç zehirlenmesine teslim olmuş “dediğim dedik” politikacı, siyanürle altın arayan ya da nükleer santral peşine düşen, doğaya, yeşile düşman bürokratın, burjuvanın bekçisidir.

***

Bilimde devrimci bir sıçramayla yeni bir aşamaya, “paradigmaya” ulaşan zorunluluk - özgürlük ilişkisi, insanlığın ilerlemesine hizmet eder ya da Hiroşima’da, Çernobil’de, Fukuşima’da olduğu gibi felaketin taşlarını döşer. Siyasette de özgürlük - zorunluluk kavgasında geçici zaferler, felaketler mümkündür. Sınırlı yeteneğine rağmen koşulları zorlayan, 1. Napolyon olmaya niyetli Yeğen’in 18. Brumaire zaferi böyleydi. Siyaset dünyası ilerleyen tarih içinde, sınıfların karşılıklı ilişkisi alanıysa, sınıflar mücadelesi de özgürlük - zorunluluk ilişkilerinin yasalarından bağımsız gelişmeyecektir.

***

Zamanımızın “kahramanları”, egemenliklerini, “özgürlüklerini” ne kadar genişletebilirler sorusunun yanıtını henüz bilmiyoruz. Bizim yanıtını bulmaya çalıştığımız soru, insanın özgürlük alanını nasıl genişleteceğimiz, doğaya en uygun olanın mutlak olmasa da en önemli işareti olan iktidarı, ustaların “insani olan hiçbir şey bize yabancı değildir” sözlerini unutmadan nasıl alabileceğimiz sorusudur.
O zaman zaten bilmediğimizi bilmiş olmayacak mıyız?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları