Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
İyi satışlar
Ocak ayı yaklaşıyor ya en sevdiğimiz, en konuşmaktan hoşlandığımız şey, yani “transfer”, yine dedikodularıyla birlikte ilk gündemimiz. Sanki lig devam etmiyor, sanki futbol devam etmiyormuş gibi.
Daha ligde on bir hafta oynanmış. Bazı takımlar henüz ilk on birlerini bile oluşturamamış. Ama biz her şeyi bırakıp Ocak ayı transferlerini konuşmaya tüm hızıyla başladık bile.
Çünkü futbol oyununu izlemeyi de bunun üzerine kafa yormayı da sevmiyoruz. Biz saha içi oyunlardan ziyade saha dışı oyunlarla ilgiliyiz. Tek sevdiğimiz futbol üzerinden güç oyunu, takım yapıp takım bozmak, onu bunu “satmak”, şunu bunu “satın almak”...
‘Satıyorum saattım’
İşte özellikle kulüp başkanlarının, “Şu fiyat verilirse Ahmet’i satarım, şu fiyatı vermezlerse Mehmet’i satmam” gibi açıklamaları da bırakın futbolu ve sporu insanlıktan ne kadar uzaklaştığımızın bir kanıtı.
Neyi satıyorsun, neyi satın alıyorsun? Sanki pazardan mal, ekonomik terimle “meta” alışverişinden bahsediyoruz. Bunun başka bir daha insani ifadesi olamaz mı? Mesela “transfer ederim”, mesela “transferini onaylarım” gibi.
Bir insanın satışı iyi bir izlenim iyi bir duygu oluşturmuyor çünkü... Bütün bu işlerin temelinde insanın olduğu ve bu maçların insanlar için yapıldığını unutturuyor çünkü.
Bosman’dan sonra
1995’ten sonra yürürlüğe giren ve daha önceki transfer yönetmeliklerini tümüyle değiştiren Bosman kuralı futbolda liberal bir devrime yol açmıştı. Futbolcunun sözleşme sonunda bonservis ücreti olmadan transferini sağlayan bu kural futbolculara önemli bir serbestiyet sağladı. Ama kulüplerin futbolcuları elinde tutma olasılığını da o oranda düşürdü. Pek çok kulüp biraz parlayan oyuncusunu bile elinde tutamaz hale geldi. Altyapısıyla ünlü Ajax bu kuralın en fazla zarar görenlerinden biri mesela.
Buna karşın Tottenham gibi durumu lehine çevirmek için yetenekli genç oyuncuları bulup en az beş yıl gibi uzun süreli sözleşmeler imzalatan, sözleşmesinin bitmesine iki yıl kala da sözleşmeleri uzatarak futbolcusunu elinde tutabilen kulüpler de var. Tabii burada o takımın teknik direktörünü de unutmamak lazım. Teknik direktörün sözleşmesinin de futbolcuları kadar uzun olması gerek ki bir istikrar sağlanabilsin.
Yoksa menajerlerin elinde oyuncak olur her yıl takım kurup takım bozarsınız.
Ekonomi büyüdükçe
Maalesef futbolun ekonomisinin bu kadar büyümesinin, popülerliğinin bu kadar artmasının sonuçları bunlar. Herkes futbol üzerinden güç ve rant elde etme derdinde. Herkes futbol üzerinden çok para kazanma derdinde. Bunun en kolay yolu da sürümden kazanmak; ne kadar transfer o kadar rant.
Tabii futbolcu da isteyebiliyor bunu. Kafasında sürekli daha çok para olan oyuncuyla takım kurmak da, verim almak da zor oluyor o zaman.
Yani anlayacağınız bizim o masum güzel oyunumuz futbol oraya buraya çekiştiriliyor ve darbe üstüne darbe alıyor şu paranın her şey olduğu dünyada. Futbolun küresel rantından geçinen UEFA ve FIFA da ciddi bir sınırlamaya gitmiyor, olaylara pasif kalabiliyor.
Görünen o ki bu transfer kapanına bizim futbol dünyamız çoktan can atarak kısılmış durumda. O zaman bu ülkede oyuncu yetişmesini, istikrarlı ve çağdaş futbol oynanmasını beklemek de zor.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Bugün 23 Nisan! Arşiv görüntüleriyle Meclis'in açılışı..
- Erdal Sağlam'dan ekonomi analizi!
- Belediye başkanı 'sıkıntı olmayan belediyemiz yok' dedi
- Özdağ'dan hükümete Dünya Bankası tepkisi
- Meclis'te gerilim
- Tarım Bakanlığı'nda 'Suriyelilere kadro' iddiası
- Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ne zaman görüşecek?
- Davutoğlu'ndan yanıt
- Kırmızı ete yüzde 40 zam! Yurttaş isyan etti
- Erdoğan ıstakoz sevdalısı AKP'lileri unuttu
En Çok Okunan Haberler
- THY krizi büyüyor
- Erdoğan, Özgür Özel ile bir araya geldi!
- Rıdvan Dilmen'den penaltı ve şampiyonluk yorumu
- Benjamin Brand kimdir? Benjamin Brand hangi okul mezunu?
- 23 Nisan töreninde tek genel başkan…
- Erdoğan'dan 'Özel ile randevu' sorusuna yanıt
- Kulüpler Birliği ile TFF arasında gergin toplantı!
- Bakanlık, Müge Anlı'daki yayını ihbar kabul etti
- Arapçayı anlamadı, Türkçeye çevirtti
- İsmailağa ikiye bölündü!