Böyle ittifak olmaz

19 Kasım 2017 Pazar

Olay garip, ama yine de “olmaz böyle şey” dedirtecek türden değil. İlk gelen bilgilerden anlaşıldığına göre, NATO’nun Norveç’teki tatbikatında, Atatürk heykeli ve Tayyip Erdoğan fotoğrafı ile simgelenen Türkiye düşman hedef olarak gösterilmiş, olayın öğrenilmesi üzerine de Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla 40 TSK personeli tatbikattan çekilmiş.
Daha sonra, skandalın ardından, Norveç ve NATO yetkililerinin özür dilemeleri ve ilgili kişilerin görevlerine son verildiğinin açıklanması Türkiye’de büyük bir tepkinin doğmasını engelleyemedi.
Cumhurbaşkanı’nın olmaz böyle ittifak,“Olmaz böyle müttefik” tepkisini muhalefet de paylaştı. Tayyip Erdoğan ile ilgili sözleri büyük tartışmalar yaratan Özgür Özel bile çok sert tepki koydu.
Tepkiler çok sert oldu, ama ne NATO’nun bir tatbikatta Türkiye’yi düşman güç olarak görmesi ne de Türkiye’de kamuoyunda NATO ittifakı üyeliği ve ABD ile ilişkilerinin ağır biçimde sorgulanması yadırgandı.
Çünkü son zamanlarda başta ABD ve NATO olmak üzere Türkiye’nin tüm Batı ile ittifakı ve ilişkileri tüm taraflarca ciddi olarak sorgulanmaktaydı.
Bu olay olmasa bile kamuoyu da Cumhurbaşkanı gibi “olmaz böyle müttefik, olmaz böyle ittifak” demektedir. Buradaki “olmaz”ın, aynı zamanda “olmaz olsun” temennisini de içerdiği konusunda en ufak bir kuşku da yoktur.

***

Yine kuşkulanılmaması gereken bir husus da aynı temenninin bize yönelik olarak karşı tarafça da dile getirilmekte olduğudur.
Rıza Sarraf davasının eski savcısı Preet Bharara’nın sözünü ettiğimiz haberle aynı günde Türk medyasına düşen, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nu yalancılıkla suçlayan açıklaması, stratejik müttefikimiz ile ilişkilerimizin hangi düzeyde seyrettiğinin çok çarpıcı bir göstergesidir.
Burada şaşırtıcı olan bu çok tepki uyandıracağı kesin olan olayın, Türk ve dünya kamuoyuna, Türkiye’nin en muktedir kişisi tarafından açıklanmış olmasıdır.
Sayın Tayyip Erdoğan’ın, bu olayı açıklarken, Türk kamuoyunda oluşacak tepkiyi öngörememiş olduğunu söylemek büyük saflık olur.
O zaman şu soru geliyor gündeme:
- Acaba Sayın Erdoğan, açıklamasını yaparken, özellikle bu tepkiyi de harekete geçirmeyi mi istemişti?
Rıza Sarraf’ın jürili duruşmasının başlamasına on gün kala, kulislerde davanın bir numaralı sanığının, “konuştuğu” ve duruşmada, Türkiye- ABD ilişkilerini torpilleyecek gelişmelerin yaşanmasının çok olası olduğu bir dönemde, bu son açıklamanın Ankara’nın Washington’ın olası hamlelerine karşı şimdiden gardını alması şeklinde algılanması kimseyi yadırgatmamalıdır.
Türkiye’nin her geçen gün ABD’si, AB’si ve NATO’su ile birlikte Batı ile ilişkilerinde yeni bir aşamaya doğru seyretmekte olduğunu da görmezden gelemeyiz.

***

Çok kritik bir dönemde, yaşamsal bir konuda karar alır, açıklama yaparken de uzun uzun düşünüp ciddi olmak gerekir.
Bu uyarıyı zorunlu hale getiren, özensiz çıkışlarıyla ünlü Bekir Bozdağ’ın bu konudaki açıklaması oldu.
Bekir Bozdağ “rezalet” ve “alçaklık” gibi nitelemelerden nasibini almış, açıklamasında “Türkiye’nin NATO’nun kurucu ülkelerinden bir tanesi” olduğunu söylerken yaşamsal bir konu hakkında yeterince bilgisi olmadan düşünce açıklamış olmak durumuna düşüyordu.
Gerçekten de, NATO’nun kurucu üyesi olmayan Türkiye 1949’da ilk kurulduğunda, adının da belirttiği gibi Kuzey Atlantik çevresi ile sınırlı olan ve ilk iki üyelik başvurusunda olumsuz yanıt aldığı örgüte 17 Ekim 1951’ de Londra’da imzalanan protokol gereğince Yunanistan ile birlikte girme olanağını bulmuş, üyelik kararı TBMM’nin 18 Şubat 1952’deki tarihi oturumunda alınmıştır. NATO’ya girişte en büyük rolü de Türkiye’nin 1950 yılında başlayan Kore Savaşı’nda yer almış olması oynamıştır.
Bunlardan habersiz Bekir Bozdağ’ın açıklamaları ise ele güne Türkiye’nin kulaktan dolma bilgiyle yönetildiğini iddia etme fırsatı vermektedir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları