Kaos Günlerinde Politika

19 Kasım 2017 Pazar

Dünyada, onun ayrılmaz bir parçası olarak Türkiye’de siyasi durumu çözümlemek gittikçe zorlaşıyor. Ya da başka türlü söyleyelim; karmaşık, kaotik bir tablonun içinden ihmal edilebilir olanları ayıklamak, öne çıkanları kuşkuyla gözden geçirmek, kaotik durumun ne zamandan beri siyaseti belirlediğine karar vermek, nihayet analizin, tahlilin pratik anlamı üzerinde kafa yormak gerekiyor.
Deneyelim.

***

İlk sorumuz ipin nerede koptuğu olmalı. Belki de yanıtı en kolay soru budur. Sovyetler Birliği’nin dağıldığı, denge durumunun ortadan kalktığı, halk sınıflarının geleceği açısından umudun, sınanan, olumlu sonuçları görülen programın gündemden kalktığı andır. Kapitalist dünyanın; “tarihin sonu”, “küreselleşmenin kesinliği” teorileriyle hayaller kurduğu yıllar da denilebilir. Bu zaman dilimi neo-liberalizmin, monetarist politikaların ekonomide, siyasal ve sosyal alanda egemen olduğu yıllardır.

***

İp koptuktan sonra kaotik bir dönemin gelmesi kaçınılmazdı. Öyle de oldu. Giderek kapitalist dünyanın sorunlarının çığ gibi büyümesi, bunalımların kalıcılaşması, Asya’nın daha fazla diş göstermesi, eski sosyalist dünyada denetimi zor güçlerin kendini göstermesi, denge durumunun önemli aktörü Rusya’nın bu kez kaotik durumun güçlü bir aktörü olarak sahneye çıkması tablonun daha da karmaşıklaşmasına yol açtı.

***

Sadede ve Türkiye’ye gelelim; Irak’la başlayan, Arap Baharı operasyonu ile süren, Libya, Suriye işgalleri ile büyüyen karmaşa yaygınlaşıyor. Çaresizleştikçe saldırganlaşan Suudilerin İran’la vesayet savaşlarını bırakıp doğrudan kapışması olasılığı güçlendi. Rusya ile ABD ise “kaosu yönetme stratejisinde” anlaşarak bölgeye yerleştiler. Batı’nın diğer ülkeleri aktif olarak sahada görünmeseler de oradadırlar. NATO hem Rusya sınırlarında güç biriktirmekte hem de bölge jandarması olarak dolaşıp durmaktadır.

***

Türkiye bu kargaşanın ortasında politikasızlık hastalığına tutulmuş, her tarafa saldıran, her taraftan saldırılan, kuşatılan, attığı her adım geri çevrilen ülkedir. Bu durumun şimdilik çaresi yoktur. Çaresizliğin kaynağı, içeride güç dengelerinin bu politikasızlığa son verecek noktaya gelememiş olmasıdır. Türkiye’yi her türlü yöntemi kullanarak iktidarını korumaya yeminli bir parti yönetiyor. Bu güç aynı zamanda zaaflarıyla her an tökezleyebilecek bir güçtür.
Görüntü ile gerçek arasında derin bir uçurum var.

***

Kaotik dünya tablosunun ortasında her ilişkiden, kıpırdanmadan etkilenen Türkiye’de öteki siyasal güç odakları güçlerinin farkında değiller, ne yapacaklarını bilemiyorlar. “Sağa doğru giderek solu bulacağını” düşünen “İdrisyen” politikalar ana muhalefeti etkisizleştiriyor. AKP’yi ise “Metal yorgunluğu” sarmıştır. Oyların eriyor olması onları fena korkutuyor. Çıkışsızlığa dayalı korku her zaman tehlikelidir. Otoritesi sarsılan partilerin iktidarı bırakmamak için her yolu denediklerini tarih yazmıyor mu?

***

Sosyalist sol ise dağınıktır. Kaotik tablonun içinde varolmaya, güç toplamaya çabalıyor. Şimdilik halk için olumlu bir çıkış programında, stratejisinde birleşmiş görünmüyor. İktidar perspektifine sahip olmakta zorlanmak, kendine güvensizlik sosyalist solu etkiliyor. Geniş bir birliğin harcını karma görevini, kimi ideolojik kaygılarla reddetmek, sessizlikle geçiştirmek, iktidar hedefiyle uyumlu çıkış yolunu tıkamaktan başka bir anlam taşımıyor.
Oysa çözümsüzlüğünü itiraf eden kapitalist tahakkümden Türkiye’yi kurtarabilecek başka bir potansiyel, hızla kinetik enerjiye dönüşebilecek başka bir güç yoktur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları