Biyolojik çeşitliliği korumak

19 Kasım 2017 Pazar

Türkiye’de korunan doğa alanları, ülkenin toplam yüzölçümünün sadece yüzde 7’si. Oysa uluslararası standartlara göre bu oran en az yüzde 15 olmalı.
BM’nin hedefi 2010 yılında 12.8 olan dünya ortalamasını 2020’de yüzde 17’ye çıkarmak.
Avrupa’da korunan alanlar, Avrupa Çevre Ajansı üye ülkelerinin yüzölçümünün yüzde 21’ini kapsıyor. Slovenya’da korunan alanların toplam yüzölçümü içindeki payı yüzde 34, İspanya’da yüzde 26, İtalya 21, Almanya yüzde 16… Bu tür örnekler verirken bazıları tepki gösteriyor: “Neden hep Avrupa’dan örnekler veriyorsunuz?”
Oysa nedeni açık. Çünkü Türkiye kendine bu ülkeleri örnek almalı, Avrupa medeniyetinin bir parçası olmalı.
Fakat Afrika’dan da örnekler verilebilir. Tanzanya’da korunan alanlar, ülkenin yüzölçümünün yüzde 38’i. Mozambik’te yüzde 21, Zimbabve’de yüzde 27.
Türkiye’de sahiden biyolojik çeşitliliği ve doğayı korumak istiyor muyuz?
O zaman yapılması gereken şey çok basit: Koruma altına aldığınız alanları artıracaksınız. Ayrıca bu alanları gerçekten koruyacaksınız.
İlk aşamada Türkiye’de korunan doğa alanları, ülkenin toplam yüzölçümünün yüzde 15’ine çıkarılabilir.

***

Türkiye’de son yıllarda biyolojik çeşitlilik konusu gündeme geldiğinde benzer tümceler işitiyoruz. Yetkililer biyolojik çeşitliliğin ne denli önemli olduğunu anlatıyorlar. Sonra Türkiye’nin bu açıdan ne denli şanslı ve ne denli zengin olduğunu vurguluyorlar.
Sahiden de öyle. Türkiye, biyolojik çeşitlilik açısından tek başına neredeyse bir kıta özelliği gösteriyor. Tüm Avrupa ülkelerinden daha zengin. Avrupa’da bitki türlerinin sayısı 12 bin 500. Bunun 2 bin 500’ü endemik.
Türkiye’de bitki türü sayısı 11 bin. Endemik, yani dünyada sadece bu topraklarda var olan türlerin sayısı 3 bin civarında. Bütün Avrupa’dan fazla.
Türkiye’de var olan kuş türü sayısı 465. Kuşların iki büyük göç yolu topraklarımızın üzerinden geçiyor. Her yıl kuzeyden güneye göç eden, 3 milyon kuş geçiyor üzerimizden. Çoğumuz farkında bile değiliz. Çocuklarımıza kuş adlarını sorsak, kaç tane sayabilirler?
Türkiye’de 161 memeli, 141 sürüngen yaşıyor. 480 deniz balığı ve 236 tür de tatlı su balığı var. Türkiye biyolojik çeşitlilik açısından çok zengin. Fakat ne yazık ki bu zenginliğin değerini bilmiyoruz.
Diğer yandan Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından hazırlanan “kırmızı liste”de Türkiye’deki 127 balık, 103 bitki, 17 memeli ve 16 kuş türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.

***

Geçen hafta “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Yasa Tasarısı” TBMM Çevre Komisyonu’nda görüşülmeye başlandı.
Türkiye’nin korunan alanlarıyla ilgili yasal düzenlemeler sil baştan değişecek.
İnternette haber başlıklarına bakıyorum:
“Tabiatı bozuk yasa”, “Yeni yağma yasası geliyor”, “Çevreye büyük darbe”, “Ekolojik alanlara yönelik büyük saldırı”, “Tabiatı koruma değil rant yasası”, “Doğayı tahrip tasarısı yeniden Meclis’te”, “Tabiatın korunmasına da AKP’liler karar verecek”.
Çevrecilerin özetle söyledikleri şu:
Bu tasarı getirdiği düzenlemelerle doğayı korumaktan çok kullanmayı amaçlıyor. Bu yasa mevcut doğa koruma alanlarının da “korumasız” kalmasına yol açacak. Mevcut korunan alanların yatırıma açılmasına neden olacak.
CHP’nin İnsan ve Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Zeynep Altıok, “Tasarı, korumayı değil, doğanın ve biyolojik çeşitliliğin ticari meta haline getirilmesini ve rant için işletilmesini amaçlamaktadır” diyor ve ekliyor: “Türkiye’nin doğası ve benzersiz ekosistemleri, sermayenin saldırılarına açık hale gelecek. OHAL’i fırsata çevirip doğayı talan etmek istiyorlar.”
Altıok’un açıklamalarını okurken insanın aklına ister istemez Cerattepe, Yırca, Munzur, Bergama, Karadeniz Yaylaları ve Ege koyları geliyor.
Sonra Twitter’daki “Hashtag” dikkatimi çekiyor: “BiyoçeşitliliğeDokunma”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Önce Cumhuriyet! 9 Eylül 2018
İklim için ses ver! 2 Eylül 2018
Özel yaşamın sonu mu? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları