Hikmet Çetinkaya

Zaman tüneli...

23 Kasım 2017 Perşembe

Bulutlar uçuşuyor muydu, yoksa gökyüzü mavi bir yalnızlığı öfkeyle mi karşılıyordu!..
O sırada aynaya baktı bir süre.
Shakespeare’nin dizeleri:
“Yaşlısın deseler de bana. İnanmam aynalara. Gençlik ve sen aynı yaştasınız ya!”
İçinde derin bir sızı, yüreğini alıp götürdü, bilinmez mevsimlere.
Yannis Ritsos’un bir kitabını alıp okumaya başladı.
Kuşlar havalandı evinin çatısından.
Odanın penceresini açtı.
Işığın kilitlendiği karanlık kafesleri, yalnızlığın kelepçesini, acıyı, hüznü, gurbeti düşündü.
Yıl 1978 aylardan Aralık
Tuhaf duygular içindeydi. Yıllar geçmiş, kendi avuntuları içinde yaşama tutunmaya çalışıyordu.
Lanet terör can almaya devam ediyordu…
Ana kuzuları toprağa verilirken kentin üzerine sis iniyordu.
O hep laiklik temelinde demokrasiyi savunuyordu. Terörün nereden gelirse gelsin bir insanlık suçu olduğuna inanmıştı.
Diyordu ki:
“Çağdaş dünyanın bir parçası olan Türkiye’nin temel hak ve özgürlükler açısından hak ettiği yere getirilmesi toplumumuzun da beklentisidir.”
Peki bir toplumda güven unsuru nedir? Bireylerin hak ve hukukuna saygı… Demokratik bir siyasal rejimin böylece yaşam biçimine dönüşmesi…

***

Hayatın içindeydik...
Kaygılarımız vardı, umutlarımız.
Yazdıklarımız...
1 Kasım seçimlerinde tek başına iktidara gelen AKP, muhalefetin beceriksizliğinden de yararlanarak, yıllardır bilinen “Fethullahçı yapılanmayı” yeni bir şeymiş gibi gösteriyor, “kahve ahalisi”ne bu yapılanmayı çökertmek için kollarını sıvadığını nasıl da anlatıyordu.
FETÖ’cü kadrolaşma 30 yıl önce başlamıştı.
FETÖ, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kılcal damarlarına değin girmiş, yargıda, poliste, eğitimde, TSK’de devletin desteğiyle kadrolaşmıştı.
Devletin en duyarlı kurum ve kuruluşlarında sinsice örgütlenen FETÖ, özellikle AKP iktidarı sürecinde çok önemli bir yol aldı.
Bugün geçmişe bakarsak bu yolculukta en büyük desteği dışarıda ABD ve Almanya verdi...
FETÖ’nün ABD ve Almanya’da 300 okulu var...
Gelelim himmet vurgununa…
Bunlar bilinen şeyler…
Bu para himmeti önce yurtiçinde ve yurtdışında kurulan okullar, ardından dershaneler aracılığıyla oluştu.
FETÖ’cülerin “günah defteri”nde Orta Asya cumhuriyetlerine açılmada rüşvet çarkının nasıl işlediğini yıllarca yazdım ama kimseyi inandıramadım.
Sonra?
Askeri liselere, harp okullarına sahte sağlık raporlarıyla nasıl öğrenci soktuklarını yazdım.
Yazdıklarım gerçekti…
Kaynağı ise yargı kararlarıydı.
Bir yazıda şöyle diyordum:
“FETÖ’cülerin bulaştığı alan sayısı çok. FETÖ’yü koruyup kollayan siyasetçi, işadamı sayısı da çok.”
Devam ediyorum yıllar önce yazdıklarıma:
“FETÖ’nün finans kaynakları Türkiye ile sınırlı değil…”

***

Bir zaman tünelinden geçiyorum...
Pablo Neruda’nın Sandalcı Türküsü’nu dinlerken bile FETÖ’nün Türkiye’ye ne denli zarar verdiğini düşünüyorum.
Amaçları belliydi. Yıllarca onların örgütlenme yöntemlerini yazıp çizdim ama derdimi anlatamadım.
Tek amaçları vardı, o da şuydu:
“TSK’de örgütlenip darbe yapmak!”
Denediler ama beceremediler...
Halkın tepkisiyle karşılaştılar.
Önceki gün yağmur altında yürürken Oğuz Güven arkadaşımızın bir tweet nedeniyle 3 yıl 1 ay hapis cezası aldığını öğrendim.
Oğuz, 52 saniye sonra silinen tweet nedeniyle bu hapis cezasını almıştı.
Söylenecek, yazılacak bir şey kaldı mı hukuk devletinde. Geriye Oğuz Güven gibi acı acı gülümsemek kalıyor sadece...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları