Ayşe Yıldırım

Korkmayın arkanızda ABD var

23 Kasım 2017 Perşembe

Türkiye’de kapatılan 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu dosyasına giren ses kayıtları ortalığa saçıldığında AKP’liler bangır bangır bağırıyordu: Sahte bunlarrrr…
O halde sahteliği de kanıtlanmalıydı. Öyle de yapıldı. Birçok ses uzmanı sahte olmadığına dair bilgiler paylaşıyordu ama AKP ortaya iki belge çıkarmıştı.
Hem de kendilerinin deyimiyle “ABD’li dünyaca en ünlü” iki firmaya ait iki farklı inceleme sonucunu gösteren raporlar. O iki rapora göre söz konusu ses kayıtları “sahte”ydi.
Elbette o iki firmanın yetkinlikleri, incelemeyi nasıl yaptıkları, kendilerine hangi ses kayıtlarının gönderildiği gibi detaylar önemli değildi. “Raporları” ses kayıtlarının gerçek olduğunu düşünenlerin yüzüne “tokat gibi çarpmakla” övünüyorlardı.
Hatırlayacağınız gibi kısa bir süre sonra o raporların sahte olduğu ortaya çıktı.
“Dünyaca ünlü” firmalardan birisi Hollywood’a ses hizmeti veriyordu. Ve kendilerinin böyle bir inceleme yapmadıklarını, yayımlanan raporun kendilerine ait olmadığını, söz konusu incelemeyi yapabilecek bir teknisyenleri olmadığını, hatta isimlerini kullanan kişiye dava açmayı düşündüklerini söylüyordu.
Diğer firma ise çoğunlukla müzik kaydı yapan ticari bir stüdyoydu. Ve “adli ses uzmanı olmadıklarını” vurgulayarak, “İçerik konusunda herhangi bir görüş belirtmedik. Zaten kayıtta ne söylendiğini anlamıyoruz. Böyle bir analiz için o dili konuşan bir kişinin bulunması gerekir” diyordu.
Neyse efendim. Zaten bu yalanlamaların bir önemi yoktu. Onlara göre raporlar doğruydu. Yalanlamalar baskı, tehditle yaptırılmıştı falan filan… Sonuçta ellerinde “ABD’li dünyaca ünlü iki firma”nın yaptığı incelemenin “sahte bunlarrrr” diyen raporu vardı…
Dolayısıyla ses kayıtlarına “sahte” denilen raporların “sahte” çıkmasının da bir önemi yoktu.
Ama şimdi var.
Şimdi AKP’nin önünde bulunmaz bir fırsat var. O ses kayıtlarının sahte olduğuna şüpheleri yoksa eğer -ki öyle diyorlar- işte o Türkiye kamuoyuna açıkladıkları inceleme raporlarını gönderiversinler ABD yargısına. Zaten adamlar çağrı yapıyor: Savunma makamlarına gerçekten yardımcı olmayı arzu eden hükümet görevlileri var ise delilleri ya da tanıkları mahkemeyle paylaşmalılar.
Paylaşın…
Paylaşmakla yetinmeyin, o günlerde çok güvendiğiniz “ABD’li dünyaca ünlü” başka firmalardan da ses kayıtlarının incelenmesini talep edin. Sonuçları, “tokat gibi çarpın” ABD yargısının yüzüne. Tıpkı Türkiye’de yaptığınız gibi…
Haaa Erdoğan Bayraktar’ın ABD televizyonlarından birine bağlanıp “Her şeyi Başbakan’ın emriyle yaptık” demesinden de çekinmeyin. Çünkü Bayraktar şu andaki dosyada yargılanan dokuz isim arasında yer almıyor. Zafer Çağlayan var ama o da bir yerlerde saat koleksiyonuyla meşguldür. Ondan da Rıza Sarraf’a 240 bin Avro’luk saat bedelini elden ödediğine dair otel kâğıdına yazılmış “resmi” belgeyi alın gönderin.
Çarpın ABD yargısının yüzüne tüm bu belgeleri. Korkmayın, arkanızda “dünyaca ünlü ABD’li” firmalar raporlarıyla duracaktır.

Her saniyeye 21 gün
Cumhuriyet.com.tr Yayın Yönetmeni Oğuz Güven’e önceki gün 52 saniye içinde silinen bir tweet nedeniyle 3 yıl 1 ay 2 gün hapis cezası verdi mahkeme. Mahkeme Başkanı kararı 52 saniyede okudu. Oğuz’a her saniye için ortalama 21 gün hapis cezası biçti yargı.
Oğuz, hiçbir suç unsuru içermeyen o tweet nedeniyle 32 gün tutuklu kalmıştı zaten. Herkes o cezanın neden verildiğini biliyor. Onlar niye verdiğini, biz de niye verildiğini.
Şunu da çok iyi biliyoruz ki bugünler yazıldığı zaman 52 saniyede hukukun nasıl biçildiği de yazılacaktır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Son bir soru ve veda 13 Eylül 2018
Siyasal yangın 30 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları