Yapay zekâ mirası

26 Kasım 2017 Pazar

Küçük bir çocuk olduğunuzu düşünün. Eliza’yla tanışıyorsunuz. Eliza, insanlarla sohbet eden ilk bilgisayar programı. 1960’larda Joseph Weizenbaum tarafından geliştirildi. O yıllar kamuoyunda büyük bir etki yarattı.
Çünkü Eliza insanlarla bir psikolog gibi konuşabiliyordu. Kendisiyle sohbet eden insanların sözcüklerini kullanarak söyleşiyordu. Onunla sohbet edenlerden bazıları, yazılımın sahiden de duyguları olabileceğinden kuşku duyabiliyorlardı. O kadar etkileyiciydi yani.
İşte o küçük çocuklardan biri, arada bir evinin yakınındaki teknoloji müzesine gidiyor, bilgisayarın başına oturup Eliza ile sohbet ediyordu.
“Neden bu kadar üzgünsün” diye soruyordu Eliza çocuğa. Çocuk onunla üzüntüsünü paylaşıyordu. Eliza sohbetin sonuna doğru espri yapıyordu:
“Üzgün olmaktan mutlu mu oluyorsun yoksa?”
Bu basit sohbet, küçük çocuğu öylesine etkilemiş ki programcılık dersleri almaya başlamış. Yıllar sonra ise gazeteci olmaya karar vermiş ve başarılı bir gazeteci olmuş.
Bir gün babasının kansere yakalandığını, birkaç aylık ömrü kaldığını öğrenmiş. İşte o an Eliza gelmiş yeniden aklına ve babasını “ölümsüzleştirmeye” karar vermiş.

***

Konuyu ünlü teknoloji dergisi Wired’de okuyorum. Gazetecinin adı James Vlahos. Yazının başlığı şöyle: “Bir oğul, babasını nasıl bota çevirdi?”
Bot ya da Chatbot denilen “sohbet robotları” gerçek anlamda birer robot değiller. Bunlar birer yazılım. Tıpkı Eliza gibi. Bugün internette binlercesi var. Siz, programa yazılı olarak soru yöneltebiliyorsunuz, o da sorularınıza yazılı yanıtlar veriyor. Tıpkı telefonla biriyle mesajlaşmak gibi.
Elbette, bugünkü Chatbot’lar Eliza’dan çok daha yetenekli. Sadece “doğal dil işleme” yeteneğine değil aynı zamanda yapayzekâya da sahipler. Öğrenebiliyorlar. Daha şimdiden pek çok şirket bu sohbet robotlarını kullanıp müşterilerine sıra bekletmeden günün her saati hizmet vermeye çalışıyor.Üstelik eğer iyi tasarlanmışlarsa bu sohbet robotları, insanlara sahiden de bir insanla sohbet ettiklerini düşündürüyorlar.

***

Babasından bir Chatbot yaratmayı kafasına koyan James Vlahos başlıyor babasıyla uzun sohbetler yapmaya. Günler, haftalar, aylar… Hepsini kaydediyor. Ardından bütün kayıtları yazılı bir metne dönüştürüyor. 91 bin 970 sözcük. Metinleri, chatbot yazılımı olan PullString’e aktarıyor. Oluşturduğu robota “Dadbot” adını veriyor.
Chatbot’u babası ölmeden tamamlamak için yoğun çaba harcıyor. Başarıyor da. Uzun uğraşlar sonucu Dadbot neredeyse babası gibi konuşmaya başlıyor.
Vlahos, Chatbot’u tamamlarken şöyle bir tümce kullanıyor:
“Artık hep benimle olacaksın.”
Sonunda babasına kendisinden bir yapay zekâ yaratmaya çalıştığını, onu bu şekilde ölümsüzleştirmek istediğini anlatıyor.
Ölüm döşeğindeki babası gülümsüyor oğlunun sözlerine:
“Her ne kadar bazı fikirlerini biraz abartılı bulsam da, sıcak duyguların için çok teşekkür ederim oğlum” diyor.
Zarif bir adam babası. 1936 doğumlu bir avukat. Ölüm döşeğinde bile oğlunun çabasını övmeyi ihmal etmiyor.

***

Sohbet edebilir yapay zekâlar dönemine giriyoruz. Bir süre sonra, geçmişte yitirdiğimiz insanlarla belki de konuşarak sohbet edebileceğiz. Hem de onların sesleriyle. Yine de bu teknolojilerin sevdiğimiz bir insanın kaybının bizde yarattığı üzüntüyü hafifletebileceğini sanmıyorum.
Fakat büyükanne ve büyükbabalarını yeterince tanımayan torunlar, onlarla yapay zekâ programları aracılığıyla sohbet etmekten, onlardan masal dinlemekten belki mutluluk duyabilirler.
Ben James Vlahos’ın metnindeki son tümceye takılıyorum. Eserine bakarak şöyle diyor Vlahos:
“Bir Chatbot sana sarılamaz.”
Aklıma Can Yücel’in o şiiri geliyor:
“Ben hayatta en çok babamı sevdim.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Önce Cumhuriyet! 9 Eylül 2018
İklim için ses ver! 2 Eylül 2018
Özel yaşamın sonu mu? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları