Gülengül Altınsay

Bedeli ağır oluyor

30 Kasım 2017 Perşembe

Önce şu Türkiye Kupası’nda Manisaspor’a karşı alınan 9-0’lık skorla başlayalım. Neymiş, o kadar atılır mıymış, ayıp değil miymiş. Aynı anlayış farklı mağlubiyetlerin ardından da hortlar hep; “6 tane de yenir mi?”, “8 tane de yenir mi?” filan.
Evet yenir. Futbolda bu var. Büyük takımlar bile farklı mağlubiyetlere uğrar. Bunda utanılacak bir şey yok. Ya da övünülecek. Ahlakı sporda değil skorda aramak bize özgü bir gariplik olsa gerek.
Yani Beşiktaşlı oyuncular 5-6 tane attıktan sonra “acıyıp” oyunu bıraksalardı daha mı az acıtacaktı Manisalı oyuncuları?
Öyle olsaydı daha mı ahlaki olurdu?
Böyle maçlarda yedek oyuncular kendini göstermek ister… Beşiktaş’ın 8-0 yenildiği Liverpool maçında da sonradan oyuna giren ve kendini göstermek isteyen oyuncular açmıştı skoru. Burada sakat olan düşünce farklı mağlubiyetlerin aşağılayıcı olduğuna karar vermek.

Oğuzhan’sız olmuyor
Manisa maçına ilk 11’de başlayınca Oğuzhan’ın artık yedek oyuncu konumunda olduğunu anladık... Nedenini bilemem; sadece Oğuzhan’ın form düşüklüğü ya da Tolgay’ın yüksek formda olmasıyla açıklanacak bir şey değil bu.
Ozi’nin kontrat imzalamaması mı etkili bunda, onu da bilemem. Bir kere, bitimine bir yıl kalmadan ya sözleşmesini uzatmalıydınız, ya da başka kulübe transferini sağlamalıydınız. Şimdi yapılacak şey sezon sonunda serbest kalacak olsa bile sizin oyuncunuz olduğu sürece sonuna kadar kendisinden yararlanmanız. Bakın Arsenal’da Mesut ve Sanchez de benzer durumdalar; kontratlarını uzatmadılar henüz ve ocak ayında istedikleri kulübe imza atacaklar. Ama Arsenal sürekli oynatıyor Mesut’u, özellikle de Sanchez’i... “Oğuzhan bizim çocuğumuz” demek yetmiyor. Öyleyse attırın imzayı da herkes rahat etsin.
Yok ocakta gönderilecekse -ki bence çok yanlış olur- yerini alabilecek oyuncu bulana kadar yine de yararlanılmalı kendisinden.
Çünkü adım gibi biliyordum ki Atiba- Oğuzhan ikilisini bozmak takımın belini kırmak gibi bir şey. Oyunun bütününe bakıldığında, pas akışının nasıl başladığını, oyunun nasıl hızlandığını ve nasıl etkili asistlerle sonuçlandığını görebilen herkes Oğuzhan’ın bu trafikteki rolünü de kavrayabilir.
Bu arada Atiba-Oğuzhan ikilisinin etkinliğini artırmak için üçüncü bir orta alan adamına da kesinlikle gereksinim var. O da kuşkusuz Tolgay. Üç sezon öncenin Atiba-Oğuzhan-Sosa üçlüsünü anımsayın. O sezonun Beşiktaş’ı son yılların en iyi Beşiktaş’ıydı, üstelik savunma zaaflarına rağmen. Zaten Şenol Güneş Trabzon’da da, Bursa’da da üçlü orta alan kullanmıştı hep.
Eğer, “üçüncü orta alan oyuncusu Talisca” deniyorsa bunun imkânsız olduğu ortada. Talisca ikinci bir santrfor gibi oynuyor, öyle de olmalı. Talisca’dan da skoru değiştirme özelliğinden ötürü vazgeçilemeyince ve takımlar da sadece 11 kişiden oluşturulunca kanatlardan bir adam eksiltmek gerekiyor. İşte bu durumda da en kritik noktaya geliniyor; Q7 meselesine. Takım oyununda olmayan Q7’den vazgeçilememesinin de nedenleri var mutlaka. Biri taraftarın sevgilisi olması mutlaka ama gerisini doğrusu ben de bilmiyorum.
Onca puan kaybının ardından -Oğuzhan’ın ilk on birde başlamadığı son beş maçta sadece bir galibiyet alınabilmiş- radikal kararlar almanın zamanı gelmedi mi artık?
Tudor’a, “Cumartesi akşamı Beşiktaş ilk 11’inde kimi görmek istemezsin” diye sorulsa ne cevap verir acaba?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ha hakem ha referee 25 Nisan 2024
Kim çürümüş? 18 Nisan 2024
Süper kriz 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları