Meriç Velidedeoğlu

‘Karım değil mi döverim!’

01 Aralık 2017 Cuma

Değerli dostlar, yazı bu başlıkla, artık inanılmaz bir boyuta uzanan, “kadına erkek dayağı” çağdışılığına, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü” ile ilgili olacaktı.
Ne ki yine “bu kadar da olmaz!” dedirten bir konu, kaynar kapkara bir katran gibi kapladı ülkenin tüm gündemini.
Kısaca değinirsek, İngiltere ile İzlanda arasında yer alan “Man Adası”nda bulunan, “1 Sterlinlik Şirket”e, bugün T.C. Devleti’nin tepesinde bulunan Erdoğan’ın oğlunun ve kimi yakınlarının, “milyon dolarları”nı neden böyle “şaibeli” bir şirkete gönderdiklerini sordu, “CHP” Genel Başkanı Kılıçdaroğlu; hem de “belgeler” eşliğinde, üstelik “ikinci kez”.
İşte bu soru, Türkiye gündeminin altını üstüne getiriverdi. (28.11.2017)
“Karım değil mi döverim!” başlığının içerdiklerine gelince, karısını döven bir adamın, nasıl oluyor da bunu kendine “hak” olarak gördüğünü sormadan önce neden dövdüğüne değinelim.
Karısı, “ekonomik sıkıntılarımız olduğu için, artık çalışmasının gerektiğini söyledim” diyor; işte o anda kıyamet kopmuş, başlamış dövmeye...
Öyle anlaşılıyor ki, “kendinden aşağı gördüğü” karısının (kadının) böyle bir “uyarıda” bulunması, onun üstünlüğünü “yok” edeceği algısına kapılıp, haddini bildirmek için vurdukça vuruyor...
Bu gencin görünümü, tutumu, bu konuşması, bu “üstünlük” duygusu erkek çocuklara -çoğunlukla- geleneksel olarak çocukluğunda, yetişme sürecinde, aşılanıp kazandırılmıyor mu?
Hele artık, günümüzde de “anaokulu”nda bile başlatılan “din dersleri” ile bu üstünlük, “cinsel eşitsizlik”, büsbütün kaynağından ortaya konup öğretilmiyor mu?
Her ne denli Erdoğan, bu “cinsel eşitsizlik” konusuna, “dini esasların karıştırılmamasını” istemişse de, böyle bir “uyarı”da bulunmuşsa da, “Erkekler kadınlardan üstündür” (Nisa, 34), “Aranızdaki üstünlüğü unutmayın” (Bakara, 237) gibi uyarıları, “1400” yıldır -iki milyarlık-“İslam Dünyası”nda geçerliliğini sürdürmüyor mu?
Ayrıca, bu “Nisa” suresindeki, “erkeğe kadını dövme hakkı verilmesini” (4-34) ele almayı, “Kadına Yönelik Şiddet”e “tüm dünya kadınları”nca “karşı” çıkıldığı şu sıralarda, “bunlara dini karıştırmayın!” buyruğu ile karşı çıkması dikkat çekicidir kuşkusuz... Erdoğan’ın bir “din adamı” (imam) olduğunu da unutmamalı...
Öte yanda, bu “üç vahy dini”ndeki kadın kulları, “ikinci sınıflığa” getiren kimi buyruklara, artık bir bilim dalı olan “yorumbilim”in de pek uygulanmadığı hep bilinir. Bu duruma, “kadın” ile bağlantılı ayetlerin, “sağlam ayetler” olduğu için, “yorumlanmasına gerek olmadığı”, yorumuyla yanıt verilmiştir; böylece bunlar hiç değişmeden, hemen hemen “1400 yıl” önceki içerikleriyle yürürlüktedirler...
Bilindiği gibi öteki -kitaplı- iki dinin kutsal kitaplarında da, “kadına özgü ayetler” yer alır; “kadın kul”un, her üç dinde de “erkeğin kaburgasından yaratıldığı” kabul görür kutsal kitaplarında; bu yadsınamaz; ayrıca bu “buyruk” bile, “kadının ikinci sınıflığına” yetip artmaz mı?
Değerli dostlar, her üç dinde de, “kadın” kulun yılan tarafından aldatılıp, “cennet”teki yasak ağacın yasak meyvasını hem yiyip, hem de kocası “Adem”e yedirmesini, yani “ilk günah”ın kadına ait olmasını, İngiliz düşünür “B. Russell”ın: “Tanrı’nın nedeni belli olmayan seçimi!” yanıtı ünlüdür.
Değerli dostlar, üç din bağlamında ele alınan bu konulara da değinmenin gereği ortada değil midir? Ne dersiniz?
Ve bugün, “Kartal Anadolu Adliyesi”ndeyiz, “Enis Berberoğlu” için...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları