Hız Herkese Lazım

08 Aralık 2017 Cuma

Yeni bir eşikteyiz. MHP’nin mutlak, HÜDAPAR’ın kıskanç desteğiyle “güçlenen” AKP, “Atatürkçülük” manevrasını yutturamayacağını anladı. Belki de partinin yok hükmündeki danışmanları “gerek yok, zararı var” demişlerdir. Belki de gizlenmesi olanaksız yolsuzlukların, Sarraf denilen hatırlı kişiyle, “hain-i vatan” ya da “müfteri” ya da “casus”la birlikte yapılanlara benzer “işlerin” ortaya çıkması “hava bozdu, acele edelim” panik havasının hâkim olmasına yol açmıştır.

***

AKP hükümetinin doğal stratejisi, kısaca takıyyesi, karakteri, misyonu böyledir. Hızla farkına varmamız gereken yakın tehlike de budur. Sarraf olayı ile AKP’nin bir darbe yediği, MAN Adası ile de gizlenmesi olanaksız “ahlak dışına düşmenin dayanılmaz ağırlığı” altında ezildiği... Şaka şaka... AKP böyle şeylere aldırmaz; yalnızca hızlanmak gerektiğini, yoksa olmadık şeylerin olur hale gelebileceğini düşünür.

***

Öyle de yapıyor; hızlanıyor: Müftü ilk nikâhını devlet ricalinin tanıklığında kıydı; Diyanet İşleri Başkanlığı, erkeklerin eşlerini mektupla, telefonla, SMS’le bile “üç kez boş ol demekle boşayabileceğini” açıkladı. Şeriat hukukunun öteki kuralları da önümüzdeki günlerde “hızla” yürürlüğe girecektir. Zaten yeni hapishane yapımı da hızlandırılmıştır. Anahtar kelimemiz öyleyse “hız”dır; nedenleri üzerinde durmalı, mümkünse hızlanmalıyız.
Hız herkese lazım.

***

Hızlanıyorlar; çünkü artık denetlemekte güçlük çektikleri süreçler işlemeye başladı. Dış politikada sürekli tökezlediler. Bir an önce bozulan ilişkileri düzeltmek ve öngördükleri rejim için Batı’nın onayını almak durumundalar. Zor mudur? Evet zordur. Hızlı manevralarla, kimi anlamsız iddialardan sessizce vazgeçerek bu manevra gerçekleştirilebilir. Rekabetleri tehlikeli noktalara doğru hızla ilerleyen ABD’yle, Rusya’yla barışık olmak, onların çatıştıkları noktalarda ezilmemek için dikkatli davranmak gerekecektir.

***

Ama AKP hedefe bodoslama gitmeyi sever, bunun “müthiş bir stratejik akıl” olduğuna inanır. O nedenle de ne baskı rejimi kurmaktan geri duracak ne de dış dünyanın gittikçe sertleşen eleştirilerine aldıracaktır. Şu bozguncu İsrail’in durup dururken Kudüs meselesini çıkarması, AKP’nin “müttefiklik yani bağımlılık” ilişkileri nedeniyle görüntüde değil, gerçekte karşı çıkamadığı ABD’nin Kudüs konusundaki katı tutumu, Rusya’nın ise tarihten kalma refleksle olsa gerek Filistin’den yana tavır alması... amaan, ne yapsın misyonu boyundan büyük, Kudüs’ü İsrail’e çoktan armağan etmiş AKP?
Yine de her işte bir hayır vardır; Kudüs, Sarraf’ı, MAN Adasını unutturabilemez mi!

***

Dünya karışıktır, AKP hedefine ulaşmak için panik halinde koşuyor. Peki, biz ne yapıyoruz? Hadi çapı genişletelim; “serbest piyasaya” itirazı olmayan, reformist ana muhalefetin parlak adımlar atarken nefesinin kesildiğini, kendisini AKP’nin çizdiği meşruiyet sınırları içine çekmek gibi bir alışkanlıkla malul olduğunu belki bininci kez görüyoruz. Peki, sosyalist sol?
Sosyalist solun durumunu bilirsiniz aslında ama bir de değerli arkadaşım Ergin Yıldızoğlu’nun son yazısından aktarayım da, tartışırız belki olanı ve olması gerekeni:

***

“Sol, siyasal İslamın baskılarına, kendi iktidarsızlıklarına ‘Yeter artık, hayır’ diyebilecek mi? Sabırla, aynı safta olduklarını unutmadan, birbirini dinleyen, türlü işbirliği olasılıklarını değerlendiren yeni bir diyaloğu, direniş ortamını acilen inşa etmeye başlayacak mı? Yoksa yine, başını, dogmatizmin, grup çıkarlarının kumuna gömüp siyasal İslam karşısında felç olup kalacak mı?”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları