Sanat Fuarı mı, Bienal mi?

13 Kasım 2013 Çarşamba

İKSV İstanbul Bienali’nden bir hafta sonra art arda 23. İstanbul Sanat Fuarı (Artist) ve 8. Contemporary İstanbul (Cİ) açıldı. Ayşegül Sönmez Cİ’nin açılışı vesilesi ile “Fuarların artık bienallerin yerini aldığı” iddiasını gündeme getirdi. Sönmez’in dillendirdiği karşıt görüş ise sanat fuarlarının vitrinlerinde sanat eserlerinin sunulduğu bir alışveriş merkezinden farksız olduğu.
2-10 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilen Artist’te yaklaşık 1000 sanatçının işleri sergilendi, 150 galeri ve 25 bağımsız grupla birlikte 150’ye yakın genç sanatçıya ev sahipliği yaptı. Mustafa Ata onur sanatçısı, Çin onur ülkesi oldu. Küratörlüğünü Ali Şimşek’in yaptığı usta ve genç sanatçıları buluşturan “Müdahale Var mı?” ise sanat, politika, kamusallık ve direniş kavramlarının tartışıldığı panel ve forumlarla gündemin sıcaklığını fuara taşıdı. Nova Kosmikova’nın Başbakan Erdoğan’ın portre bir fotoğrafının üzerinde oynayarak petrol ve duble yollar politikasını eleştiren çalışmasını Başbakan’a hakaret olarak algılayan ve ihbar eden muhbir vatandaş sayesinde de fuar iyice politikleşti.
7-10 Kasım tarihlerindeki Cİ’de 650 sanatçı, 3000 eser, 23 ülkeden 96 çağdaş sanat galerisi yer alıyordu. “Yeni Ufuklar” bölümünün konuğu Rusya’ydı. Dijital sanat için hazırlanan Plug-in İstanbul Yeni Medya Bölümü, Viyana aksiyonizminin kurucularından Hermann Nitsch’in 500 m2’lik bir alanda fuar boyunca sergilenen 66. Boya Aksiyonu’nu ve Cİ Dialogues Konferans Serisi dikkati çeken etkinliklerdi.
Cİ sanat danışmanı Hasan Bülent Kahraman Bu fuar güncel sanatımızın tam manasıyla eksiksiz, kusursuz bir gösterimidir” diyordu (Radikal, 05.11.13). Bu demecin altında da Cİ’nin ana sponsoru Akbank’tan Saltık Galatalı’nın “Kredi kartıyla, taksitle sanat eseri satın almak mümkün demeci vardı. Kahraman’la Galatalı’nın söyledikleri Ayşegül Sönmez’in gündeme getirdiği tartışmanın birer yanını oluşturuyor.
Artist ve Cİ’de ağırlıklı olarak duvara asılabilen yani satılabilecek eserler sergileniyordu. Zaten bir fuarın ana amacı olabildiğince çok eserin satılmasında galerilere aracılık etmektir. Daha fuar kapanmadan ne kadar çok eser satılıp kaç milyon dolar gelir sağlandığı açıklanıyorsa başka bir amaç olduğu söylenemez.
Kahraman’ın Cİ’nin güncel sanatın eksiksiz, kusursuz bir gösterimi” olduğu sözü sergilenen eserlerle desteklenemediği için aşırı bir iddia olarak kalıyor. Çünkü sergilenenler genel alıcıya yönelik, yani satın alınabilir, duvara asılabilir eserler ve az sayıda heykeldi. Videolar çok az, güncel sanatı oluşturan yerleştirmeler, performanslar vb. ise hiç yoktu. Zaten fuar yönetimi bu eksiği fark etmiş olmalı ki “Plug-in İstanbul”u açmıştı.
Artist “Müdahale Var mı?” ile hem Gezi Direnişi’nin gündeme getirdiği konulara hem de bienalin “Kamusal Alan”ına gönderme yapıyordu. Cİ’de ise belki sanat danışmanının muhafazakâr yaklaşımı, belki de satılabilirlik düşüncesi ağır bastığı için Bahadır Baruter, Gazi Sansoy, Cem Dinlenmiş gibi birkaç sanatçının işleri dışında bir gönderme yoktu.
Sanat fuarı mı, bienal mi” sorusu fuarlara önem atfetmek için sorulmuş gibi geliyor bana. Bienaller çağdaş sanatın en iyi örneklerini, yeniliklerini sergilemeyi hedefler, fuarlarsa en çok eseri satıp en çok geliri sağlamayı... Bir sanat ortamında fuarın da bienalin de önemli işlevleri vardır. Bu nedenle iki benzemezi, bienallerle sanat fuarlarını karşılaştırmak gereksiz bir çabadır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ara Güler Müzesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları