Kayıtsızlık bir eylem biçimi olurken...

17 Aralık 2017 Pazar

Bendeniz iş edindim, Saray’ın danışmanlarına iki yazıdır iyilik yapıyorum. Bekliyorum, içlerinden birisi çıkıp geçen pazar yazımda belirttiğim “millet çalıp oynuyor” durumunu Reis’e nasıl söyleyecekler onların bileceği iş, şimdi bir yardım daha yapıp Reis’in yağıp gürlemelerinin boşa olduğunu, millete artık bunlardan daral geldiğini ve asıl sorunun, “Bu kadar yağıp gürlüyoruz ama diyelim ki bir uluslararası ambargoyla karşı karşıya gelsek ne yaparız” diye kara kara düşündüğünü söyleyelim ve ülke genelinde bu vahim ve olabilir durumun bile insanları kayıtsızlığından uzaklaştırmadığını belirtelim. Kayıtsızlık pasif bir direniş gibi görünüyor. Ben de bu arada bir şeye kafa yordum: Bize uluslararası bir ambargo uygulanırsa neler olur?
Başlayalım. Petrolümüz yok. Doğalgazımız yok. Enerji üreten nükleer santrallarımız yok. Elektriğimizi dışarıdan gelen petrolün kullanıldığı santrallarda üretiyoruz ya da bir kısmını dışarıdan alıyoruz. Termik santrallar mı komik olmayın, onlar Türkiye ihtiyacının anca yüzde 3’ünü karşılıyor. Yani elektriğimiz yok. Bir haftalık bir elektrik kesintisi, Türkiye’de her şeyi allak bullak eder. Gıda ürünleri bozulur, bilgisayarlar çalışamayacağından hastanelerde, bankalarda, şirketlerde işler bir anda durur. Diyeceksiniz ki, jeneratörler var, kardeşim jeneratörler sizi ne kadar idare eder, onlara da yakıt koymanız gerekir.
İşte durum budur. Doğalgazımız yok, ambargo uygulandığında belki Rusya bu işin dışında kalıp size doğalgaz verebilir, ama kaç paraya? Pazarlık yapma şansınız yok. Hadi diyelim, soğuktan titreyerek oturabiliriz, kuru yiyecek stoklarız. Zaten her şeyi dışarıdan alıyoruz, haini çok olan bu ülkede, inanılmaz bir tarım potansiyeli varken, bütün sağ partiler, çokuluslu şirketlerin istedikleri kanunları çıkarıp ülkede tarımı bitirdiler. Bugünlerde bile yatlara verilen mazot 1.5 lirayken, çiftçinin aldığı mazot 5 lira. Açıkça kendimize yetemediğimizden mercimeği, nohudu, kuru fasulyeyi, cevizi, fıstığı, samanı, buğdayı başka ülkelerden alıyoruz. Eti de! Ambargo fiyatları öyle bir artıracaktır ki, insanlar tıpkı bir ara Yunanistan’da olduğu gibi, bir ara İspanya’da olduğu gibi çöplerden beslenecekler. Ölen ölecek!
Şimdi diyeceksiniz ki, Türkiye büyük bir ülkedir, bize ambargo filan uygulayamazlar. Doğrudur, biz acayip tüketim yapan çok kalabalık bir ülkeyiz, çok değil, bir ay uygulansa bile her şey altüst olacaktır. Böyle bir ambargonun 35 yıl İran’a uygulandığını gördük. Ama onun petrolü vardı, doğalgazı vardı, bizde yok! Biz bütün fabrikaları ya sattık ya da kapattık. Şekerpancarı üretimini bitirdik, Adıyaman tütününün köküne kibrit suyu döktük.
Yani o pahalı arabalar, o AVM’ler bir ambargo uygulandığında püf diye sönecekler ve biz kendi acıklı gerçeğimizle baş başa kalacağız. Bizde kara para var, bize bir şey olmaz diyenler olabilir, arkadaş zaten bu kara parayı aklarken kasaba kurnazlığı yapıp tırtıklamaya kalktık, başımıza bir ambargo gelecekse bu nedenden geliyor. Bankalarımız Amerikan Birleşik Devletleri kasasına 125 milyar dolar ödeyecek, cezamız bu. Aksi takdirde ambargo!
Bu felaket tablosundan yazarken bile korktum, öyleyse güzel şeylerden söz edelim. Pazartesi günü Konak Belediyesi ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin ortak etkinliği Eflatun Nuri Ulusal Karikatür Yarışması’nın ödül töreni nedeniyle İzmir’deydim.Ülke silme mizah olmuşken, hâlâ direnen mizahçılarımıza bir selam yolladık. Bu arada Gökçeadalılar dayanışmayla adalarında maden aranmasını şimdilik durdurdular. Demek ki, dayanışma hâlâ geçerli, ama bunun örgütlenmesi gerektiğini söyleyenler var. Ben de şunu söyleyeceğim; ülkenin duyarlı insanları artık örgütlere güvenmiyor, kayıtsızlıkla birlikte bu gerçek de ülkenin gündeminde olmalı, herkes kendi alanında örgütlenmeyi daha uygun buluyor ve bundan sonuç aldıklarını görüyorlar. Dünya şimdi buna doğru ilerliyor. Çünkü pek çok insan demokrasi denilen oyunun sapır sapır döküldüğüne tanık oluyor. Yaşasın yerel örgütlenmeler!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları