İnsan Hakları Sınıfsaldır

22 Aralık 2017 Cuma

Evrensel insan haklarının sınıfsal bir karakter taşıdığının iddia edilmesi sanıyorum yeni değil. Ama yaşadığımız, acısını çektiğimiz, sevincini yaşadığımız günümüzün, ömrümüzün, ömürlerimizin şimdi daha çok hissettiği bir olgudur. Kısa söyleyelim; hep öyleydi, bugün daha çok öyledir. Tartışmaya değer mi, her zamandan daha fazla değer. Kısa söyledik, somut söylemeyi de deneyelim mi?
Başarabilirsek, deneyelim.

***

Farklı zamanlarda, farklı kültürlerde, farklı alanlarda ahlak anlayışları da farklılaşabilir, ama etik değerlerden söz ediyorsak tüm zamanların süzgecinden geçmiş değerlerden söz ediyoruz demektir. Evrensel insan hakları, adı üstünde evrenseldir, insanlara, insanlığın gelişme çizgisine aittir. Yeryüzünde yaşayan tüm insanlar bu evrensel haklardan bireyler olarak yararlanmalıdırlar, ama bir sınıf olarak her zaman bunu hak ederler mi? Örneğin öteki insanları sömürerek var olan sınıf, bırakın hak etmeyi evrensel insan haklarının uygulanmasının önündeki temel engel değil midir?

***

Filozofların izniyle, daha ileri gidelim; çalışanların hakları için giriştikleri eylemleri, “doğruyu”, “onurlu bir yaşamı”, “sömürülmemeyi” savundukları için etik değerlere çok yaklaşan eylemler olarak kabul etmek doğru olmaz mı? Çünkü etik değerler, her meslek, her insan topluluğu, her insan için kabul edilebilir ahlaki normların ille de sırtını dayaması gereken değerlerdir. Sözlü ya da yazılı hemen her meslek grubunun üyelerine önerdiği, zaman zaman uyulmasını zorunlu kıldığı ahlaki normlar dizgesi vardır. Bu ahlaki normların, kavramı değerli İonna Kuçuradi’den ödünç alalım; “evrensel etik ilkelerle” uyum içinde oldukları sürece işlevsel olacakları da genel kabul görmüş ilkelerdendir. Halk sınıflarının benimsediği ve uyguladığı ahlaki normlar bu nedenle etik ilkelerle uyum içinde olmaya nesnel olarak en hazır olanlardır.

***

Toprak üzerindeki mülk sahipliği, üretim araçları sahipliğine dönüştüğünde halk sınıflarını sömürerek varolanların gönülsüz yol arkadaşlığı uzun sürmedi, burjuvazinin “demokrasi” kaygısı da tarih ölçeğinde kısa bir süre sonra yozlaştı; kendine göre bir demokrasi oldu. Uluslararasılaştığı için daha da tehlikeli hale gelen kapitalizmin etik değerlerle ilişkisi tartışılmıyor artık ama bir kanıt gerekiyorsa, şöyledir; çalışmak evrensel bir insan hakkıdır; ama örneğin bir “hak” olarak “lokavt” yani “çalışanı işsiz bırakma hakkı” ne ahlakidir, ne de etik. Kaldı ki artık yasallık da umurlarında değildir. Öyleyse kapitalistler bir sınıf olarak, varlık ve eylemlerini evrensel etik değerlere dayandırmakta zorlanacaklardır.

***

Evrensel insan haklarının tüm insanlık için kurallar dizgesi olarak kaleme alındığı, ona sınıfsal karakter atfetmenin, sınıf mücadelesini sulandırmak olduğu da iddia edilebilir. Burada anlatılan ise, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin, “evrensel etik değerlere” çok yaklaştığı, nesnel olarak çalışan sınıflara, onların eylemine denk düştüğüdür.

***

Tartışmalı tezimizi yineleyelim; sömürenler nesnel olarak, sömürüye dayalı varlıkları nedeniyle etik değerlerle çelişirler. Bu nedenle de evrensel insan hakları, yani etik değerlere en fazla yaklaşan haklar dizgesi sınıfsal bir karakter taşır.
Peki, durup dururken nereden çıktı bu konu derseniz; yalanın dolanın bu kadar revaçta olduğu, ahlaksızlığın kendini ahlak olarak pazarladığı, etikle ilgisiz olanın etiketine etik yazarak modaya uygun bir mal gibi piyasaya çıktığı başka bir zaman hatırlıyor musunuz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları