Hikmet Çetinkaya

Tarikat çemberi...

23 Aralık 2017 Cumartesi

Tarihe not düşmek için - 10

Biri 19, öteki 22 yaşında...
Biri İstanbullu, öteki Sivaslı...
İkisinin özelliği de ailelerinin yoksul oluşu...
Onların öyküsü “ılımlı İslam” diyenlere, tarikat şeyhlerini koruyup kollayanlara ders olmalı. Özellikle MGK üyeleri, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Necmettin Erbakan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı bu öyküyü dinlemeli...
19 yaşındaki Eyüp Kayar, kendi deyişiyle “Bir gençliğin kırık sekiz yılını” şöyle anlatıyor:
“Bunlarla ilk tanışmam Orta- 1’de Fatih’e taşındığımızda oldu. İlk tanıştıran Tamer Dokumacı adındaki sınıf arkadaşım oldu. Beni davetinde, ‘Tanıdığım abiler var, abimin arkadaşları. Onlarla ders çalışırız’ diyordu. İlk gidişimizde Özkan Bayraktar adındaki bir arkadaşı da Tamer çağırmış. Haberim yoktu. O akşam biraz Tamer’e kızdılar. ‘Böyle habersiz çocuk getirilmez. Her şeyin bir raconu vardır’ dediler. Bu ev, Fatih Merkez Polis Karakolu karşısındaydı. Bu böyle Orta-3’e kadar gitti.
Orta-3’te Fatih’te daha nice
evlerin olduğunu, Zaman’ın ne için kurulduğunu vb. öğrendim. Bu arada Fen Liseleri’ne hazırlık için bize haftalık ders programı çıkarmışlardı. Bu evlerin bizlere cazip hale getirilmesi için ellerinden geleni yapıyorlardı. Öğle ve akşam yemekleri Orta-3 gibi çocukların ayaklarına sini içinde geliyordu. Bu ‘9 kişilik’ grubun içinden bir de özel grup seçmişlerdi. 2-3 kişiydik. Bize sene başında, başlamamızdan 2-3 hafta sonra ‘Fethullah Hoca’nın ses-vaaz kasetlerini, önce kim olduğunu söylemeden dinlettiler. Bize başlık yapan Çapa Tıp’ta okuyan Faruk ile İstanbul Hukuk’ta okuyan Yavuz’du. Bir de Lise- 3’lü, şu an Azerbaycan’da okuyan İdris vardı. Fatih semtinin imamı (başı) Kemalettin adında biriydi. Bu kişi 1995’te Fatih Bayrambey Erkek Öğrenci Yurdu’nun müdürlüğünü de yaptı.

Evet, Orta-3’ün sonuna doğru görüntü vaaz ve soru-cevap kasetlerine geçirdiler. Ben o zaman Fatih Neslişah Ortaokulu’na gidiyordum. Orta- 3’te bir akşam bunların evinde okul müdürümüz Mustafa Yüzer ile Remzi Tuncer ve Mustafa Yekebaş’ı gördüm. Şu an Remzi Tuncer Zeytinburnu İmam Hatip Lisesi’ndedir. Mustafa Yekebaş ise Şehremini veya Çapa Lisesi’nde öğretmendir.”

***

Eyüp Kayar daha sonra Vatan Lisesi’nde okumaya başlıyor. Fethullahçılar kendisine şöyle diyor:
“Artık siz İhvan-ı Resulullah oldunuz.”
Eyüp, öyküsünü yazarken neler yaptığını, Fethullah Hoca’nın elini nasıl öptüğünü anlatıp ekliyor:
“Her yıl sömestr tatillerinde kamplar yapıyor, burada Fethullah Hoca’nın kasetlerini dinliyorduk. Artık biz rehber öğrenciydik. Risale-i Nur, Nil, TÖV, Işık ve Timaş yayınlarını okuyorduk. İstanbul’u 6 bölgeye ayırmışlardı. 6 bölge de semtlere bölünmüştü. Her semtin başında bir imam bulunuyordu. Biz cemaate ve dershanelere adam kazandırmak için çalışırdık. Siyasete ve politikaya pek girmezlerdi ama aklımızda bazı şeyler şekillenmesi için Atatürk’ün annesinin fahişe, Süleyman Demirelin ‘ahmak mason’, Alparslan Türkeş’in ‘kim olduğu belli olmayan’ kişi olduğundan söz edilirdi. Lise 3. sınıfta Fethullahçıların cemaatine iyice girdim. FEM Dershaneleri’nin tüm tatil kamplarına katıldım. Biz hep cemaatin gücünden söz eder, beyin yıkardık. Gazete, dergi, televizyon; poliste, istihbaratta, askeriyede ve halk tabanındaki gücümüzü anlatırdık. Bize ‘Kendinizi küçüğe almayın’ deniliyordu. Hocamız bize, ‘Bugün bir cunta kurun ve ihtilal yapın dense hazır 3-4 general var’ derdi...”

***

19 yaşındaki Eyüp Kayar, öyküsünü kendi elyazısıyla yazıp imzaladı. Öykü çok uzun. Ben özetleyerek yayımlıyorum.
Eyüp, kampların baskına karşı nasıl korunduğunu, buralarda laik, demokratik Cumhuriyete yönelik neler yapıldığını uzun uzun anlatıyor.
Eyüp Kayar, ‘Serhat’ firmasıyla Orta Asya cumhuriyetlerine gönderilen Türk öğrencilerin başlarına gelenleri de apaçık sergiliyor...
Eyüp’ün Sivaslı arkadaşı Nurettin Öztürk’ün öyküsünü de yarın birlikte anlatacağım. Nurettin, imam hatip lisesi mezunu. O da insana hüzün veren öyküyü kendi elyazısıyla yazıp bize verdi...
Ben, yarınki yazımda Fethullahçıların Orta Asya cumhuriyetlerinde nasıl örgütlendikleri, öğrencilerden 450 doları nasıl topladıklarını anlatacağım...
Bu iki öğrencinin tüylerinizi diken diken edecek açıklamaları, herhalde “ılımlı İslam” diyenlere ders olur...
YÖK’ten izin almadan Orta Asya cumhuriyetlerine nasıl öğrenci gönderiliyor, her öğrenciden alınan 450 dolar bu yıl nasıl 650 dolara çıkarılıyor, niçin öğrencilerden ayrıca 500- 600 dolar alınıyor?
Eyüp Kayar da anlatacak, Nurettin Öztürk de bu olupbitenleri...
Tıpkı bir film gibi...
Yarını bekleyin!..
Bu yazı 8.4.1997 tarihinde yayımlanmıştır. (H. Ç.)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları