Silivri Kapalısının Kapısı

24 Aralık 2017 Pazar

Bana öyle geliyor ki, salı gecesi Silivri kapalısının kapısına sizi almaya geleceğiz. Böyle düşünmek için somut bir bilgiye sahip değilim; daha bizim “tahliye” edildiğimiz gün var olan ve değişmeyen somut nedenler mahkeme heyetinin önünde duruyor. Ama soyut nedenlerim var benim: Hani derler ya “içime doğdu”, benimki o hesaptır. Her neyse, duruşma salonunda görüşeceğiz ve sonrasında “içime doğdu”, salı gecesi Silivri kapalısının kapısına sizi almaya geleceğiz.

***

Bu mektupta şu bizim “özgür” hayatımıza karışabilmeniz için yargıçların önünde duran somut nedenlerden söz etmek anlamsız olur, herkes biliyor işte; “kaçacaksınız” diye kaygılanmaları anlamsız, çünkü kaçmamış gelmişsiniz, “delilleri karartamazsınız” çünkü yoklar. Delil diye dosyaya koydukları ise yazılar çiziler, haberler, manşetler, nasıl karartılsınlar ki. Önemli haber, yine biliyorsunuz ama tekrar olsun; dün, yani ben bu yazıyı yazarken, Kadıköy’de bir kere daha toplandı arkadaşlar sizler için...

***

Toplandılar, yürüdüler. Ben de eski günlerin, eski mahpuslukların, eski dayanışma günlerinin şairlerini, memleketin ruhunu oluşturan şairlerin şiirlerini okudum. Edip Cansever’den okudum, Cemal Süreya’dan, Nâzım’dan okudum. Turgut Uyar’dan okudum. Turgut Uyar’ın içeridekileri dışarıdakileri yazdığı Bir Süregen İlkbahar şiirini bilir misiniz; o karanlık 12 Mart günlerini, içerisini, dışarısını anlatır:

***

... ha, Süleyman’ı sorduysanız, o içerdedir, Türkiye’de / Muzaffer’i sorduysanız, o da içerdedir, Türkiye’de / Hasan da içerdedir, Türkiye’dedir, Mümtaz da Türkiye’de /Behice de öyle ülseri depreştiği zaman / yeni bir türkü bozar gider beyazlığın adını / şakır şakır bir yağmur gibi belleklerde kalan / ve hatırlanır bir atın susuzluğu / Arif’i mi sordunuz, dışardadır, Almanya’da / çalışır / Seçkin’i mi sordunuz, içerdedir, Türkiye’de / Dursun Ali, Seyfettin, Muzaffer’le Süleyman / hepsi solgundur evet, karanlıktadır şimdi hepsi”

***

Böyledir Turgut Uyar’ın şiiri. İsyan çığlığı gibidir. Dışarıdaki arkadaşlar da toplandılar, sizin gecikmiş özgürlüğünüz için yürüdüler. Yürüyenler bir yandan da memleket meselelerini haber ediyorlardı birbirlerine. Sizin özgürlüğünüzle memleket meselelerinin bu kadar iç içe geçmesi de galiba bizim haklılığımızın, yenilmezliğin kanıtıdır. İşte haberler geliyordu; AYM Demirtaş için akıllara seza bir karar verdi, Nuriye ile Semih artık kıyısındalar hayatın... Bu arada Tekirdağ kapalısına Martin Eden ile Goriot Baba’nın girmesini yasaklamışlar.

***

Avukatların ve onlara katılanların nöbeti devam ediyor bu arada. Havuzda değilse de bizim gazetelerde fotoğraflarını görüyorsunuzdur. Katılanların sayısı her geçen gün biraz daha artıyor. Dışarının dışarısında ise işler pek iyi değil. Bir yandan ABD’nin şahinleri ipleri ele almış görünüyorlar, öte yandan Ortadoğu’da hava her gün biraz daha kararıyor. Ama ben sizin bildiklerinizi size neden anlatmaya çalışıyorum ki yine; işte dışarıda olmaktan, kendini dışarıda, “özgür” saymaktan kaynaklanan ukalalıktır, kusura bakmazsınız artık.

***

Sevgili Akın, Sevgili Ahmet, Sevgili Emre, Sevgili Murat, başta söyledim; sizi oradan alabilecek miyiz bilmiyorum. Özgürlüğünüzün somut gerekçeleri, somut nedenleri mahkeme heyetinin önünde duruyor. Ama “soyut” nedenlerim var benim de: Hani derler ya; “içime doğdu”, benimki o hesaptır. Her neyse duruşma salonunda görüşeceğiz ve sonrasında, umarım kâhinliğim tutar bu kez; içime doğdu...
Salı gecesi almaya geleceğiz sizi Silivri kapalısının kapısına.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları