Basın Özgür Değilse

25 Aralık 2017 Pazartesi

Basın özgürlüğü önündeki engeller, kanlı darbe girişimi sonrası zirveye çıktı. Soruşturulan, yargılanan, tutuklanan gazeteci sayısında dünya sıralamasında birinciyiz. Tersi olsaydı, basın özgürlüğü önündeki engeller kaldırılsaydı, darbecilerle mücadele çok daha etkin, daha verimli olurdu. Çünkü gizli saklı hiçbir şey kalmazdı. Şimdi ise, “acaba basına yönelen saldırıların bir gerekçesi de, gizli saklı ne varsa ortaya çıkmasının istenmemesi olabilir mi?” kuşkusu ağırlık kazanıyor. Basına baskı ve saldırılardan mutlu olanlar arasında herhalde darbeciler ön sıralardadır. Ortaya çıkan bulgu ve bilgilerden, iddialardan ortaklığın nerede bittiği, bitip bitmediği tam anlaşılmıyor. Bu sis perdesi altında darbecilerin nereye kadar uzandıklarını bilmek de kuşkusuz zor. Ama önünde sonunda gerçekler ortaya çıkacaktır. Yığınsal tutuklamalara gidilmesi, binlerce kişinin işinden gücünden edilmesi, fırsat bu fırsat anlayışıyla medyada, üniversitelerde tasfiyelerin sürmesi, en yetkin öğretim üyelerinin öğrencilerinden uzaklaştırılmaları, belki şimdi “kendi kadrolarımızı yerleştiriyoruz” akılsızlığı ile başarı gibi görünüyor olabilir ama sonuç, üniversitelerde öğrenimin niteliksel düşüşüne yol açacaktır. Zaten bir yapboz tahtasına çevrilen eğitimde ağır sonuçların hemen alınacağı belli oluyor. Medya üzerindeki baskılar yalnızca tutuklamalarla sınırlı kalmıyor, merkez medya aynı zamanda kendini geçerli düzene uydurmak için “düzenlemeler”e gidiyor, tasfiyeler yetkin, deneyimli gazetecilere kadar uzanıyor, üstelik arkasının geleceği de anlaşılıyor.
Basına yönelen baskı ve saldırılar geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul Kadıköy’de düzenlenen bir yürüyüşle de protesto edildi. “Dışardaki Gazeteciler”in örgütlediği ve sosyal medyada yaygın ve etkin bir kampanya ile de güç kazanan yürüyüşte, burada değindiğimiz sorunlara geniş bir şekilde yer verildi.
Gazeteci Güventürk Görgülü ortak basın açıklamasını okudu ve bugün görülecek Cumhuriyet davasına çağrı yaptı. “15 Temmuz Darbe girişiminden sonra da maalesef bu tablo değişmedi” diyen Görgülü, “100’ün üzerinde gazeteci, artık ‘toplama kampı’ olarak tanımlanan Silivri Cezaevi’nde ve daha pek çok cezaevinde en ağır şekilde bedel ödüyor” dedi. Cumhuriyet gazetesinin 418 gündür büyük bir saldırıyla karşı karşıya kaldığına değindi. “Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, 418 gündür tutuklu. Ahmet Şık 356 gündür, Emre İper ise 260 gündür aynı kaderi paylaşıyor. Bu soruşturmayı açanlar da, bu yargılamayı yapanlar da, bu yargılamanın arkasında duranlar da gayet iyi biliyorlar ki Cumhuriyet bir gazetedir, Cumhuriyet çalışanları gazetecilerdir” ifadelerini kullandı.
“Biz de tutuklu Cumhuriyetçiler ve gazetecilikten tutuklu tüm gazeteciler gibi hakikatin ve adaletin peşindeyiz. Anadolu’nun işgal altında olduğu günlerde ‘Herhalde dünyada bir hak vardır ve hak kuvvetin üstündedir’ diyen Mustafa Kemal’in sözleri de yargılamayı yapanların kulağına küpe olmalı. Güneş balçıkla sıvanamaz, haber suç olamaz. O yüzden Çağlayan Adliyesi’nde görülecek Cumhuriyet davasında gazeteci arkadaşlarımızın serbest bırakılmasını istiyoruz. Halkımızı da onların, hepimizin haber hakkını savunan gazetecilerin yanında olmaya çağırıyoruz” diyerek konuşmasını tamamladı.
Bu dileklere katılıyor ve o davanın tutuksuz sanıklarından birisi olarak orada bulunmanın basın özgürlüğü mücadelesine önemli bir katkı olacağına inanıyorum.

Artık umut yok mu?
Bundan yaklaşık bir buçuk ay önce, 2 Ekim 2017 günü, size gazetedeki özensizlik üzerine aşağıda alıntıladığım notu iletmişim.
Artık karşılaşmaktan sıkıldığım bir dikkatsizlik ve savrukluğu ilginize sunmak istiyorum. Emekli bir üniversite öğretim elemanıyım. Mimarlık ve sanat tarihi ilgi alanım. Doğal olarak gazetelerin sanat etkinlikleri haber ve yazılarını izlerim.
Gazetede pazartesi günleri yayımlanan ‘Sanatta Bu Hafta’ başlıklı bilgi/duyuru sayfasının özellikle son bir yıldır gözlediğim özensizliği veya baştan savma derlemeciliği beni çok rahatsız ediyordu. Ama geçen hafta ve bu haftaki sayfa iyice irrite etti: 25 Eylül 2017 ve 2 Ekim 2017 tarihli Sergi duyurularında bitip kapanmış sergi haberlerinin üst üste verildiğini görmek bana umutsuzluk verdi. İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün 16 Eylül’de, Pera Müzesi’nin 17 Eylül’de kapanmış olan sergi haberleri veya Contemporary Istanbul’un 17 Eylül’e kadar süreceğini 25 Eylül haberlerinde vermenin nasıl bir özensizlik olduğunu bilginize sunuyorum. Aynı özensizliğin sürdürülmesinin son örneği, bugün yani 22 Aralık’ta “Notre Dame de Sion’da Sipa Press Ajansı’nın işbirliğiyle ile gerçekleşen ‘Dün ve Bugün Paris’ fotoğraf sergisi 21 Aralık’a dek izlenebilir” haberinin iki kez verilmesi oldu.
Aynı yanlış, geçen hafta da yapılmıştı. Dikkatlerinize sunuyorum. Saygıyla, Afife Batur

KISA KISA
Bu kadar hata fazla
21.12.2017 tarihli gazetede Spor sayfasında Sn. Hilmi Türkay Sn. Halit Deringör’den söz ederken “doyumsuz sohbetleri”ni yazmış. “Doyumsuz” yerine “doyulmaz” olmalı.
22.12.2017 tarihli gazetenin dördüncü sayfasında Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başbakan ile ilgili sözlerini aktarılırken iki kez-hem ara başlıkta hem de konunun aktarıldığı bölümde- “Saraya tabi” yerine “Saraya tabii” denilmiş.
Yine 22.12.2017 tarihli gazetenin -en beğendiğim sayfa olan- Dış Haberler sayfasında -“İsrail’i Kudüs’ün başkenti ilan eden” diye yazılı.
Yazana mı kusur bulsak, yoksa “Eyyy editörler”mi desek? Kolay gelsin. M. Aydın Akça

Çaresi yok mu?
Bir haberi okumak için tıkladığımızda müdahale edemeyeceğimiz 20 saniyeye yakın reklam verilmektedir. Bu nedenle huzurla okuyabileceğim bir haber yok. Nedir bu reklam aşkınız. Bir haberi okumak için gerilmek ve reklam dinlemek zorunda mıyım. İyi çalışmalar. Tekin Koç

5 saniye yetmez mi?
Cumhuriyet gazetesinin internet sayfalarındaki haberleri okumak istediğimizde 20-25 saniye reklam izlemek zorunda kalıyoruz, bu da okurun sayfaya bakmadan Cumhuriyet sitesinden çıkmasına sebep oluyor, 5 saniyeyi geçen reklam yayınları maalesef sıkıcı olmaktadır. internet yayın politikanızda bunun düzeltilmesi mümkün ise seviniriz. İyi çalışmalar... Hüseyin Şahin

Fotoğraf çekinmeyelim, çekilelim
Gazetenin internet sitesinde “Yavuz Yılmazın eski nişanlısından duygulandıran mesaj” haberinde “.... Sapmaz, beraber çekindikleri bir fotoğrafı...” şeklinde bir cümle yer almaktadır. Fotoğraflar çekildiği için “çekinme” kelimesi uydurulmuş. Umarım editörler (yayımcılar) daha dikkatli olabilirler. Saygılarımla, Şenel Başar

Mursi değil, Sisi
17 Aralık 2017 tarihli gazetenizin 7. sayfasıdaki “S.Arabistan’ın Musri’li ‘intikamı’ ” konu başlıklı haberde Muhammed Mursi, sehven Mısır Cumhurbaşkanı yapılmış. Bilindiği üzere Mısır Cumhurbaşkanı, Muhammed Mursi’yi 3 Temmuz 2013’te bir askeri darbeyle deviren Abdülfettah Said Hüseyin Halil es Sisi’dir. Saygılarımla, Engin Alptekin  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları