Yılbaşının ışıkları sönerken…

30 Aralık 2017 Cumartesi

Bu yıl meydanlarda yılbaşı kutlamak yasak.
Taksim, Şişli, Beşiktaş yasak.
Meydanlarda yılbaşı yasağı yetmedi, bazı yerlerde yılbaşı ışıkları da yeni yıla girmeden daha sökülmeye başlandı…
Gerekçesi “güvenlik”.
Adeta topyekûn savaş halinde bir ülkede yaşıyoruz.
Sokak partilerini iptal etmek kâfi gelmiyor. Konserler de iptal ediliyor.
Suriye de bile yeni yıl heyecanı, daha coşkulu yaşanıyor olabilir. Onlar zira bir iç savaştan yeni çıkıyor.
Türkiye ise çok durgun, neşesinin feri sönmüş bir modda, güvenlik kaygılarının zirve yaptığı bir ortamda yeni yıla giriyor.

2017 dönemeci
Baksanıza yanı başımızdaki İran dahi vatandaşlarına süren “OHAL nedeniyle” “Türkiye’ye gitmeyin!” dedi.
İstanbul’un farklı semtlerindeki yılbaşı etkinliklerinin iptal edildiğine” işaret eden “komşu”; “gerekli olmadığı takdirde yurttaşlarından Türkiye’ye seyahat etmemelerini” talep ediyor.
İran gibi “şerbetli” bir Ortadoğu ülkesinde bile bugün “Türkiye’ye seyahat uyarısı” yapılıyorsa; varın gerisini hesap edin.
Mehmet Tezkan önceki gün Milliyet’teki köşesinde “Meydan yasağıyla dünyaya verdiğimiz şu fotoğrafa bakın!” diye yazdı:
Kendi ülkemizde bir meydanda toplanıp yeni yılı kutlayamıyoruz, yabancı niye gelsin? Turist yeni yıla niye İstanbul’da girsin? Güvenlik gerekçesiyle insanların bir araya gelmesi yasaklanırken niye gelsinler? Yılbaşı yasağı kötü oldu. Faturası ağır olacak…
Gerçekte yaşanan çok kümülatif bir zemin kaybı. Sadece yılbaşı yasağıyla ortaya çıkan bir imaj kaybından ibaret değil. Bunun çok ötesi ve fazlası.
Türkiye son yıllarda alenen küme değiştirdi ve bir karanlığın içine savruldu. 2017 bu savruluşun zirve yaptığı bir dönemeç oldu.
2017’nin ilk sabahına nasıl uyandığımızı hatırlayalım…
Dünyanın ileri gelen tüm büyük yayın organlarında Reina katliamı vardı:
İstanbul: yeni yıl, yeni katliam”…
İstanbul: gece kulübüne silahlı saldırı
İstanbul’da kanlı yılbaşı
Katil Allahüekber diye bağırıyordu: 39 ölü”
İstanbul’daki gece kulübü katliamı, Türkiye’nin derinleşen fay hatlarını ortaya koyuyor
Havaalanı katliamından Reina katliamına… Türkiye’nin kanlı yılı” şeklinde atılmış olan başlıklar, benim arşivimde hâlâ duruyor.
Türkiye’ye yapılan şimdiki “gitme” uyarılarında, bu başlıkların yanı sıra adım adım gerçekleşen savruluş ve zemin kaybının, güç kaybının, “soft power” ve de kimlik kaybının rolü var.

‘Dünya dumura uğradı’
Bu son yılbaşı eşiğine gelmeden önce, daha bu yaz aylarındayken, -misal- İtalya’nın “La Stampa” gazetesinde “İstanbul’un ışıkları sönüyor” başlığıyla yayımlanan çarpıcı bir yazıyı hatırlıyorum…
Reina’nın, yılbaşı katliamı sonrasında kapandığını belirten makale; Beyoğlu’nda zamanında gece yaşamının merkezi olan Asmalımescit’in boşaldığını, Kuruçeşme Suada’nın yıkılarak moloz yığınına dönüştüğünü anlatıyordu. Her zaman yaz konserleri ile şenlenen Rumeli Hisarı’nda bundan böyle cami açıldığını, Çamlıca’da da sırf Erdoğan istiyor diye dev bir cami yapıldığını, bunların Türkiye’nin tek tipleşen “yeni ruhunun” simgeleri olduğunu ifade ediyordu.
“Turistleri” İstanbul’un başkalaşan bu yeni ruhunun kaçırdığına işaret eden “Stampa”, Forbes’in “kadınlar için Türkiye’nin dünyanın en tehlikeli 10 yerinden biri” olduğu tanımından girerek… Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cinsiyet eşitliği karşıtı söylemlerinden çıkıyor, şunları ekliyordu:
“Demokratikleşme umudu ve ekonomik büyüme yıllarını tanımlayan coşku ve enerji artık uzak bir anı. İstanbul tüm gücünü yitirmiş gibi. Ancak hızla mutasyona uğrayan kentte (gerçeğe gözlerini kapatan) insanlar hâlâ her şey yolunda demeye devam ediyor ve inatla fazla bir şeyin değişmediğini iddia ediyor. Oysa ki artık Boğaz’dan başka, kafa çekecek yer kalmamış gibi....”
Şimdi bunlara bir de son olarak Guantanamo uygulamaları ekleniyor.

Size yeni bir yıl başlangıcında iyi bir şeyler söylemek isterdim ama dünya çok yazık ki Türkiye’yi dumur içinde izliyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları