Zindan karanlığından uzak

30 Aralık 2017 Cumartesi

Yeni yılın yamacında şair Oktay Rifat, gelse yanımıza, bağdaş kursa önümüze, ne der bugün?
Bu umut özgür olmanın kapısı; / Mutlu günlere insanca aralık. / Bu sevinç mutlu günlerin ışığı; / Vurur üstümüze usulca ürkek.
Gel yurdumun insanı görün artık, / Özgürlüğün kapısında dal gibi; / Ardında gökyüzü kardeşçe mavi!
Bir şarkı sözü gibidir bugün gelip durduğumuz yer:
“Yaralandım, ama yıkılmadım, ayaktayım.”
Şimdilik ayaktayız. Şimdilik...
Ya yarın?
Yarını yaratmak bizim elimizde.
Yarın için niye çağdaş bir yaşamı savunuyoruz biz?
Oktay Rifat’ın sözüyle özgürlüğün kapısında gökyüzü kadar uçsuz bucaksız mavi özgürlüğe ulaşmak için…
Çağdaşlıktan anladığımız, yalnızca içinde bulunduğumuz çağın insanı olmak değil hiç kuşkusuz.
Eğer tüm dünya, küreselleşme adlı bir masal ile uyutuluyor; yeni sömürgecilik, çıkarları uğruna bölgemizdeki insanları mezhep, din, etnik köken ayrımları ile birbirine kırdırıyor ve bu kırım bir ortaçağı andırıyorsa, biz böyle bir çağı yadsıyoruz.
Çağdaşlık, bizim için uygarlık, bilimsel düşünce, tarihsel atılım ve insancı değerlerle anlam kazanıyor. Bütün bu değerler, olmazsa olmaz koşullar, hasletler ve özlemler.
“Yaşam”dan ne anlıyoruz biz?
Yaşam; ömürle başlayıp biten ve birey olarak boşa harcanmaması, toplumsal açıdan da iyi insan olarak tamamlanması gereken bir süreç. Dirim, milyonlarca yıllık bir evrim sonucu edinilmiş, soydan soya, atadan toruna aktarılan karmaşık, ama bir o denli yalın ve kısa, zaman ve uzamla bütünleşmiş bir varoluş süreci.
Birey; çevresindeki tüm kalabalığa karşın yapayalnız. Yaşam, işte o kurtulması olanaksız yalnızlıktan sıyrılmanın, sevginin, tüm canlılarla var olmanın tadına ve bilincine ulaşabilmenin, şenelmenin, yani tüm yeryüzünü yurt, tüm insanlığı eşit, özgür sayabilmenin elden kaçırılmaması gereken biricik olanağı.
Özetle, kıyıcılarca aramızdan alınan Bedrettin Cömert’in bir dizesinde dediği gibi, bizim için “tekliğe sığmıyor yaşamak.”
Öyleyse, birbirimizle dayanışmalıyız. Birbirimize destek olmayız.
Destek; insan olanın insana, insanca ve toplumcu olma gereği dayanışma ve omuzlaşma, el ve düşün emeğini paylaşma, ezince karşı kardeşlenmektir. Yaşadığımız günü, herkes için güneşlendirme çabasıdır.
Anadolu deyişinde, insanın en şenlikli günü sayılan “düğün” ile birlikte anılan dernekleşme, örgütlenmeye gelince...
Örgütlenme, dernek neyi simgeliyor bizim için?
Karıncalar gibi toplaşmayı, yakınlaşmayı, yardımlaşmayı, çalışmayı. Kepir olan toprağı havalandırmayı; çorağı, çölü menevişlemeyi...
Uygarca yaşama sevincini diri tutarak, dayanışarak yaratılan bir güzel üründür örgütlenmek.
Gece olmayacağız, güne, güneşe; şene, şenliğe açılacak penceremiz.
Gülüşlerle, sehere açılan gözlerle; pınar gibi ışıldayan yüzlerle…
Yarın, yarına, yarında, yarınlar için…
Varız, biz varız, var olacağız…
Yeni yıla evrilirken gün, deyin ki Tevfik Fikret’çe:
Sabah olacaktır, sabah olur; geceler… / Silin bulutları… / Yaşar mutlak vatan, sizinle zindan karanlığından uzak…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şamar örnekleri 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları