Hangi umut? Nereye? Ve ‘Zorluk Çıtası’...

31 Aralık 2017 Pazar

Planladığım dünyada bilimdeki büyük atılımları sonraya bırakıp, 2018’ın karamsar tablosunu paylaşmaktan kendimi alamıyorum. Yılbaşı günü hiç mi umutlu ve olumlu mesajın yok diyenlere, çok özür, inşallah maşallahlarla avunacak ne zaman var ne de iştah...
Yo hayır, bu milletin iktidarı eninde sonunda fazla uzamadan değiştireceğini biliyorum, bu farklı. Ama bedeli ağır olacak ve özellikle eğitim ve hukuk olarak çok yönlü çökmüş bir Türkiye’yi ayağa kaldırmak çok sancılı olacak.
İktidarın Türkiye’yi yönetimi zorlaştıkça, baskısı ve özgürlükler düşmanı yüzünün artması kaçınılmaz gibi duruyor.
Hele hele seçim yoluyla iktidarı kaybedebileceklerini gördükçe, buna yönelik alabilecekleri önlemlerin neler olabileceğini sıraladıkça, karamsar olmamak mümkün değil. Ama sanırım demokrasi de, bu “zorluk çıtası”ni aşmadan da gelemeyecek ülkeye.

Fütursuzluk korkutucu
Fütursuzca, hiçbir şeyden korkmadan, anayasa ve yasaları çiğneyerek ilerleyen iktidar.. özellikle eğitimde, hukuksuzluk ve adaletsizlikte...
Şu işe bakın: Arkadaşımız Emre İper (Hoş geldin Emre!), telefonunda ByLock programı olmadığı, alçaklar tarafından telefonları internetten ByLock server’ına yöneltildiği bilindiği ve uzman raporları bulunduğu halde, bir yıl bırakılmadı.
Ahmet Şık, kendisine yöneltilebilecek tek ciddi bir suçlama olmadığı ve Cemaati teşhir eden iki tane kitabı bulunduğu halde “Fetöcülük”ten içeride tutuluyor. Yöntemleri ve davranışları, hukukla ilişkileri, Cemaatin zulmünden farksız. Bir madalyonun iki yüzü!
Murat Sabuncu, Akın Atalay, iktidara karşı bir gazetenin yöneticileri oldukları için içeride tutuluyor. İddianameleri, aslında yazanlar açısından bir suç delili olarak okullarda örnek ders diye incelenecek türden.

Her adımda düşen takke
Şu fütursuzluğa bakın: Enis Berberoğlu, Bölge Mahkemesi tam karar vereceği ve büyük bir olasılıkla serbest bırakılacağı anda, bir gece yarısı hâkimleri değiştiriliyor. Gelenler, garantililer. Zaten hiç bilmedikleri dosyanın şöyle kapağını açıp tutukluluğun devamına karar veriyorlar.
İktidarın liderleri ise “Yargı özgür ve bağımsızdır, biz onlara müdahale edemeyiz” oyununu oynuyor. Kime karşı? ABD’ye karşı! Çünkü böyle bir oyunu bu millete karşı oynamalarına gerek yok. Her şey apaçık ortada.
Enis Berberoğlu’nun özgürlüğü, Kılıçdaroğlu’na karşı bir koz olarak kullanılıyor. Kılıçdaroğlu’na yönelik olur olmaz hakaret, yalan yanlış propaganda eşliğinde.. Tutuklama kılıcı kafasının üzerinde sallandırılıyor. Ama buna cesaret ettikleri anda, yıkılışlarını da hızlandıracaklarının farkındalar...

Yıkık bir ekonomi
Ekonomi yıkık durumda. İktidara yakın inşaatçılardan bir tanıdığım, önceki gün, her şey durdu, yaptığımız inşaatları satamıyoruz, diyordu. Taşa toprağa, yola, asla bir kazanç ve katma değer olarak geri dönmeyecek bir politik anlayışın kıyıya vuruşu.
“2017 yılının ilk 9 ayının sonunda Türkiye’nin toplam brüt dış borç stoku 438 milyar Dolar. Bu borç stokunun 129.4 milyar Doları kamu kesimine, 704 milyon Doları TCMB’ye ve 307.9 milyar Doları da özel kesime ait bulunuyor” (Mahfi Eğilmez). Yani Türkiye’nin bir yılda ürettiği mal ve hizmetlerin yüzde 52’si kadar dış borcu var. 2002’de dış borç 129 milyar dolardı! 1990’da ise 26 milyar dolar. Duruma bakın, IMF bizden borç istedi yalanını düşünün.
Son çıkardıkları kanun hükmündeki kararnamenin anayasaya, yasalara aykırı ucube içeriğine yöneltilen eleştirileri duymuyorlar. Bu kararnamenin, iktidarı protesto edecek mitinglere, gösterilere, yürüyüşlere karşı katil çetelerinin saldırılarını devlet güvencesi altında koruyacağı açık ortadayken, iktidar yalan söylüyor: Nereden çıkarıyorsunuz!
İki yasa paralel yürüyor. Birisi devletin yasaları, bu saldırıları cezalandıracak olan.. ikincisi iktidarın yasaları, her şeyi “terör”, 15 Temmuz’un uzantısı olarak gören ve çeteleri saldırıya teşvik eden iktidarın kanun hükmünde kararnamesi!
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bu madde üzerine endişesini dile getirirken bile, Erdoğan “.. bizim dava arkadaşlarımızın bir kısmı da.. birilerinin zil takıp oynamalarına vesile oldukları için yazıklar olsun” diyebiliyor.
OHAL kalkmayacak ve çeteler yürüyecek. Türkiye’yi daha da tüketecekler. 2018 umutsuz. Yine de 2018’i kazasız belasız atlatalım.. umarız...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları