Selçuk Erez

Yürüyüşlerden neden korkuyorlar?

04 Ocak 2018 Perşembe

2017, demokratik amaçlarla girişilen yürüyüşlerin en çok engellendiği, hoyratça kırıldığı yıl olarak geçecek tarihe. Zaman zaman eleştirenlerin söylediklerini kimse duymasın diye depremin olası etkisi hesaplanmadan denizden doldurulmuş kuş uçmaz, kervan geçmez alanlarda toplanılması zorunlu kılındı.
Bu engellemelerin hepsi yazılsa ansiklopedi kalınlığında bir kitap oluşur. Biz sadece birkaçını anımsayalım:
Martta, Ankara’da, görevinden uzaklaştırılmış olan sosyolog Veli Saçılık’ın annesi, oğlunun uğradığı haksızlığı eleştirmek için katıldığı toplantıda yerlerde sürüklendi, gözaltına alındı.
CHP’nin, haziranda Enis Berberoğlu’nun tutuklanışından sonra başlayan ve binlerce insanın katıldığı Adalet Yürüyüşü engellenmeye çalışıldı: Üst makamlardan, yandaşlardan tehditler, yola gübre dökmeler, kurşun göstermeler...
Ağustosta Kadıköy’de KHK ile ihraç edilmiş olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için yürüyenlere haşince saldırıldı: İnsanlar itildi, kakıldı, Berkin Elvan’ın annesinin kolu kırıldı.
LGBT onur yürüyüşü son iki yılda olduğu gibi bu yıl da köpekler taşınarak, gaz sıkılarak, plastik mermi tüketilerek engellendi.
Neden?
Psikolog Josh Jones’un iki yıl önce yayımlanmış bir yazısını okuyunca kavrıyoruz: Stanford Üniversitesi’ndeki araştırıcılar, felsefecilerin ve yazarların yıllardır bildikleri bir şeyi deneysel olarak doğrulamışlar: Yürüme, yaratıcılığı geliştiriyor!
Josh Jones, Nietzsche’nin “Bütün büyük fikirler, yürünürken oluşur” dediğini anımsatıyor ve Aristo ile çağdaşlarının “yürüyen felsefeciler” ekolünden de bahsediyor. Bir görüşe göre bu deyiş, Aristo’nun dolaşarak ders anlatmasından kaynaklanmış.
Kant ve Rousseau gibi felsefecilerin ve William Wordsworth ile Jane Austen gibi önemli edebiyatçıların da yürürken yaratıcı düşünceler, söylemler üreten kimseler olduklarını da öğreniyoruz.
Şimdi beylerin yürüyüşleri neden yasakladıklarını, yürümeye yeltenenlere neden böyle tekme, sille tokat giriştiklerini anlamaya başlıyoruz. Yürümenin beynimizin kognitif devinimlerini etkileyip bizi alabildiğine yaratıcı hinoğlu hin ve hinkızı hin kimselere dönüştürmesinden korkuyorlar!
Haklılar mı? Evet, ama nafile!
Bu kuşaklar bugüne kadar faşizme karşı, haksızlığa karşı o kadar çok yürüdü ki ve yürüdükçe aralarında öyle çok yaratıcı insanlar oluştu ki bilmezsin. Gezi’nin sloganlarını, duvar yazılarını anımsa! Bundan sonra yürüyüşleri toptan yasaklasan da bunlar yine demokrasi yokluğunu, adaletsizliği eleştirmek için öyle yollar, öyle çareler bulurlar ki aklın durur, şaşarsın: Yapılanları tiyatro ile kınarlar, insanoğluna “sonuna kadar giderim” dedirten şiirler yazarlar, devrim ezgilerine yeni güfteler düzerler, başa çıkamazsın...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Böcek yeriz o zaman! 30 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları