Meriç Velidedeoğlu

30 Aralık 2017

05 Ocak 2018 Cuma

Değerli dostlar, geride bıraktığımız yılın son gününün bir öncesinden söz ederek, “2018”in bu ilk yazısına başlayayım dedim.
Artık iyice gelenekleşti, gerek iktidar ve ana muhalefet partilerinin başkanlarının, gerekse büyüklü küçüklü öteki siyasal partilerin başkanlarının, oldukça kalabalık taraftarlarıyla birlikte yeni yıl kutlamaları.
Yalnız bu kez, devletin tepesindekilerin yarattığı, ülkemizi altüst eden ortamdan dolayı, kutlamalar genelde partilerin “İl Kongreleri”nde yapıldı.
Hem iktidar partisi “AKP”nin, hem de devletin başında olan Erdoğan’ın, bu kongrelerde yaptığı konuşmalarını değerlendirmekte -“imam hatip” eğitiminden öte- özellikle gençliğini geçirdiği, yaşadığı kültürel ortama da şöyle bir değinmek sanırım yararlı olabilir.
Bu döneminde Erdoğan’ın, Köktenci İslamın oluşumunda büyük yeri olan Afganlı Hikmetyar’ın -uzaktan uzağa da olsa- çömezi gibi bir öğrenim içinde olduğundan söz edilir, dolaysiyle İstanbul’a davet edilen Hikmetyar ile çektirdiği fotoğraftaki “o unutulmaz pozu”, bu çömezliğin boyutunun bir göstergesi olarak kabul görmüştür...
Dinin böyle bir “bağlam”da algılanmasının kaçınılmaz kimi olumsuz etkilerinin, insan yaşamlarında zaman zaman ortaya çıkışının pek çok örneği vardır.
Erdoğan yönünden de böyle bir örnek olabilecek yeni bir durum, yılbaşı kutlamasında görüldü.
Erdoğan, “30 Aralık” günü, partisi AKP’nin “Kastamonu İl Kongresi”ne katıldı. Kongre’de yaptığı konuşmada -yıllarca birlikteliği olan- daha önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e veryansın etti, 696 sayılı “KHK”de belirtilen, hükümetin bir uygulamasına karşı çıkması dolaysiyle... Ardından da “şehitleri” diline doladı.
Buna değinmeden önce Erdoğan’nın, ara ara da olsa “şehitlerimiz” üzerinden “siyaset” yaptığı açıkça ortadadır, bilinir. Bu kez de, Kastamonu’daki konuşmasında, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu vurmak için, yine açıkça kullandığı görüldü; “Sen 250 bin şehidimizin hakkını düşünmüyor musun?” diye haykırarak sordu, ardından Kastamonululara da: “Kastamonu’ya gelirse şehitlerimizin acısını sorun!” diyerek de onları görevlendirdi.
Erdoğan’ın bu konuşması karşısında, insan ister istemez, böyle kimi söylemlerini anımsamasının önüne geçemiyor; “14 Ocak 2000” günü şöyle: “Sayın Öcalan aldığı kellelerin hesabını veriyor!” demişti, yaptığı konuşmada...
O günlerde de kuşkusuz çok tartışıldı Erdoğan’ın, “şehitlerimiz” ile ilgili bu değerlendirmesi; ne ki, toplumun unutkanlığını, hele bu gibi siyasi konulardaki derin unutkanlığını çok iyi bildiğinden -17 yıl sonra- sahipleriniverdi şehitlerimizi...
Oysa aynı gün (30 Aralık) Kılıçdaroğlu da, “CHP Adana İl Kongresi”ndeydi; Kılıçdaroğlu da konuşmasını yaptı; ardından da, “Çukurova Üniversitesi Hastanesi”nde tedavi gören bir “şehit” babasını ziyaret edip “geçmiş olsun” dileklerinde bulundu...
Ne diyelim?
Olan biten açıkça ortada...
Değerli dostlar, “2018”de de, gazetemizin davasını, “Cumhuriyet Davası”nın duruşmasını Silivri’de izleyip, ayrıca bu dava ile ilgili olarak, “Perşembe Eylemi”ne katılmak için bu yeni yılda da Çağlayan’da, bir araya gelelim, diyorum.
Buluşmak üzere...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları