Çöl Hukuku Egemen Olur mu?

07 Ocak 2018 Pazar

Türkiye’deki siyasi durumu anlamaya, kavramaya çalışırken, yönetenlerin yönetmekte zorlandıklarından sık sık söz ediyoruz. Belki de yönetebilmek için “yeni” yöntemler geliştirdiklerini, böylece “sıkıntıyı” zaman zaman gösterişli ataklarla gizleyebildiklerini de söylemeliyiz. Kısaca; yönetemedikleri için çareyi baskıyı artırmakta ve şatafatta buluyorlar. Dertlerine çare olur mu, şimdilik bilemiyoruz.

***

Buldukları “yeni” yöntemler aslında yeni değildir. Egemen sınıflar, onların siyasetçileri, araçlarını her zaman tarihin küflü avadanlığından çıkartırlar. En önemli araçları hapsetmek, böylece korkuyu yaygınlaştırmaktır. Bu tarihten kalma yöntemin içeridekiler açısından ters teptiği, dışarıdakiler üzerinde etkili olduğu söylenebilir. Gerçekten de geri çekilmekten, kuşkulu, ihtiyatlı davranmaktan, suskunluğun genel tutuma dönüşme eğiliminden daha çok söz edilir oldu. Gerçeği tümüyle yansıttığı kanısında değilim.

***

Ülkeyi “yönetenlerin” sayıca gittikçe genişleyen bir kitle üzerindeki etkisi hızla azalıyor. Özellikle “İslam devleti” hevesi, çöl çağına uygun yaşam tarzıyla, kazanılmış haklar arasındaki çelişkiyi dogmalar lehine çözme ısrarı yönetememe krizini derinleştiriyor. “9 yaşında kızlar çocuk doğurabilir, evlenebilir” fıkıh “bilgisi” bu çağa ait değildir; dönüp kitaba baksanız da, orada “sağlam kanıtlar” bulsanız da, gittikçe genişleyen, üstelik de Müslüman bir kitlenin bu “bilgiyi” kabul etmediğini görür, öfkesinden, gazabından kurtulamazsınız.

***

Aynı öfkeyi, bir zamanlar “örtünün özgürleşeceksiniz” demagojisi ile kazandıkları, “özgürleştikçe” gerçekleri anlamaya başlayan kadınlarda da görüyorlar. Dinin dogmaları konuşulur hale geldikçe kadınlar, “lafzın” kendilerine biçtiği rolün öyle kolay kabul edilebilir bir rol olmadığını fark ediyorlar. “Nisa” sınıfından çıkıp hakları için savaşan kadınlara dönüşüyorlar. Kadınları eve kapatma çabası da hem aileyi yaşatmak için çalışmak zorunda olan kadınlar açısından hem de bunalımdan çıkamayan ekonominin gereksinimleri nedeniyle duvara çarpıp parçalanıyor.

***

Yönetememekten söz ediyorsak bu, büyük ölçüde, çocukları istismar edenleri kollayan, müftülere, imamlara nikâh kıyma yetkisi veren, kadınlara tuhaf bir yaşam tarzı empoze eden ama hesapları tutmayan iktidar partisinden kaynaklanıyor. Ama karşı tarafın varlığı da, eylemi de küçümsenemez. Örneğin, işçi sınıfının 12 Eylül etkisinden sıyrılma çabasındaki hareketli kesimleri de kendilerine yönelen tehditleri bugün daha çok hissediyor, eylemleriyle, örgütlenme çabalarıyla kendilerini hatırlatıyorlar.

***

Sokaktan, meydanlardan çekilmeyen gençlik hareketinin de tablodaki payı büyüktür. Haziran’ın henüz soğumamış közünü, korunu canlı tutmayı başarıyorlar. Önemli bir olgu da sol siyasi hareket ve partilerde genç kuşağın nicel ve nitel artan etkinliğidir.
Suskunluğu terk etme eğilimi aydınlarda da gözlenebilir; “aman angaje olmayalım” şeklinde kendini gösteren konformizm, korku belki aydınları daha çok etkiliyor ama entelektüel faaliyetin mesafe aldığı da bir gerçektir.

***

İyimser bir tablo çizdiğimin farkındayım. Ön kabulüm yönetemedikleridir. Bu tabloyu tamamlayacak manivela, dinin dogmalarını dayatanlara, tüm çocukları imam hatiplere mecbur edecek sisteme karşı kitleleri harekete geçirecek Arşimet kaldıracı laikliktir. Laikliğin, çağdaş yaşam tarzının kazanımlarının halktan geri alınması zor, hatta olanaksızdır.
İnsanlar eski çağların, çöl yaşamının, çoktan aşılmış ilkelliğin peşine düşmeyeceklerdir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları