Liberal Entel Çıkış Ararken

10 Ocak 2018 Çarşamba

Günah çıkarma dönemi bitti. Türkiye’deki rejim daha kökten bir değişiklik aşamasına, bir sıçrama anına doğru ilerlerken, liberaller de durum değerlendirmesi yapma gereksinimi içinde kıvranıyorlar. Şimdi sonuçlarına, ödenen bedele bakmaksızın “askeri vesayeti sona erdirmiş kahramanlar” olarak, hem yeni dönemin baskısından kurtulmak hem de yeniden kendi kavramlaştırmalarıyla “otoriter demokrasiye akıl hocalığı yapmak” niyetiyle yanıp tutuşuyorlar.

***

Son zamanlarda baskılara karşı itirazlarını yüksek sesle dile getirdikleri, bir kısım liberal de eski hesaplar nedeniyle gerçekten baskı rejiminin gadrine uğradığı için yeniden piyasaya çıkmanın koşullarının olgunlaştığı kanısındalar. Kendilerine “Ulusal Sol” adını takan çevreler iktidarla işbirliğini, olmadık hikâyeler eşliğinde “Avrasyacılık” türü içi boş doktrinlerle denerken, liberaller sessiz ve derinden gitmeyi yeğliyorlar. Şimdiki yöntem eski ideolojik çerçevenin, yeniden ama bu kez kaba değil, daha rafine bir şekilde takdim edilmesi olarak özetlenebilir.

***

Batı ile iyi ilişkilerin tartışılmaz olduğu ön kabulünün de “haklılıklarına” temel oluşturduğu kanısındalar, kimin çıkarına olduğunu tartışmaksızın “iyileşme” adımlarını alkışlarla karşılıyorlar. Bu ilişkinin “insan hakları savunuculuğu” görüntüsü ile süslenmesi de doğrusu işleri kolaylaştırmaktadır. Batı’nın insan hakları savunuculuğunun yalnızca çıkarlarına endeksli, hegemonya mücadelesinin sıkıntılı anlarıyla sınırlı olduğunu pekâlâ bilirler.
Gözleri Batı kamuoyunda değil, hükümetlerdedir.

***

Küçümseneceğinden emin olduğum büyük tehlike, itibarları iade edilmiş kimi liberallerin yeniden boy göstermeleri; İslamcı otoriter rejimin toplumsal rıza ile kalıcılaşmasına katkıda bulunmalarıdır. Müftü nikâhı olayında gördük, kendilerine iş düştüğünde hızla torbalarına el atıyor; hayatın “ihtiyaca göre” yeniden nasıl düzenleneceğini, Carl Schmitt tarzı hukukun nasıl gerçekleştirilebileceğini enjekte etmeye başlıyorlar. Heidegger’e özenen çok sayıda liberal “filozof” ise, “hızlı öğretim mezunu rejim doçenti, prof’u” ile ekranları paylaştıkları için çok mutludur.

***

Kendilerine yönelik ideolojik mücadelenin, “en genişinden birlik gerek” sloganının gölgesinde etkisizleşmiş olması da doğrusu onları çok mutlu ediyor. “Mümkün olan en geniş birliktelik” lafını da çok seviyorlar. Çünkü rejimin rehabilite edilmesi de bu çerçevenin içine girebiliyor. Abdullah Gül, neredeyse “zaten yenilmesi imkânsız” rejimin “düzeltilmesi” için büyük bir olanak sayılacak.

***

Mümkün, kabul edilebilir ve realist olanın, AKP’nin arındırılması olduğunu çokbilmişlikle anlatan liberal, insan hakları konusunun da Batı ile ilişkilerde çok fazla abartılmaması gerektiğini “reel politik” adına vurguluyor. Ama benim asıl korktuklarım, dejenere, deşifre liberaller değil; sessizce eski alışkanlıklarını suret-i haktan görünerek girebildikleri her mekânda pop kültürün lakayt, laubali üslubuyla yazıp çizenler, din eleştirisini dinin kavramlarıyla yapanlar, sola sızma girişiminde bulunanlardır...

***

Bu yazıda geçmişte iktidarı destekleyerek büyük bir hata yaptıklarını kabul eden, görüşlerini bu doğrultuda düzeltenleri kast etmediğim anlaşılıyordur herhalde. Liberal düşünce nihayet kapitalizmin üst yapısal sorunlarına çare bulma makamıdır, ille de yolu faşizme çıkacak diye bir kural yok.
Ama bilinç kayması anlıktır; açı genişlerse demokrat liberalin neofaşiste dönüşmesi şimdi pek çok ülkede görüldüğü gibi an meselesi olur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları