Denizaltı Vakfı…

04 Temmuz 2014 Cuma

“36. Uluslararası Arkeoloji Çalıştayı” doğrultusunda “denizaltı arkeolojisi” konusunu sürdürüyorum.
Türkiye’de de işadamlarının, arkeoloji alanına katkıları gün geçtikçe artıyor. Kuşkusuz bu destekler henüz istenen düzeye çıkamadı. Üstelik bu alanda katkı yapacaklar, yardımlarını vergiden düşme olanağına sahipler.
1999’da bir grup aydın “Türkiye Sualtı Arkeolojisi Vakfı’nı” kurdu. Vakıf Başkanı Oğuz Aydemir, çalışmalar hakkında şunları söylüyor:
“Vakfımız, yazınızda (27 Haziran) belirttiğiniz Urla’da Mustafa Vehbi Koç Deniz Arkeolojisi Merkezi projesini aracı kurum olarak, Kemer Antalya’da UNESCO Unitvin Merkezi binası yapımına ve Selçuk-1 gemisinin bakımına Setur Marina’da yardımcı olarak katkıda bulunmuştur.”
Dünyada denizaltı arkeolojisini ilk kez Türkiye kıyılarında başlatan Amerikalı arkeolog Prof. Dr. George Bass’ın Teksas Üniversitesi’nde kurduğu “Denizaltı Arkeoloji Enstitüsü’nün” bazı üyeleri de Vakıf’ta bulunuyor.
1583’te batan “St. Paul” teknesi Venedik’ten İstanbul Topkapı Sarayı’na alınan çeşitli çinileri taşımaktaydı ve Hırvatistan’da Zagreb Üniversitesi’nce bunlar su üstüne çıkarıldı. Vakıf, buluntuları İstanbul’da sergileyecek.
Zadar Sualtı Arkeoloji Merkezi, Osijek’teki Sultan Süleyman’ın Köprüsü’nün ahşap yapılarını ortaya çıkarıp koruma altına aldı. Vakıf, Hırvatistan Yüksek Bilimler Akademisi’nin yayınının basılmasını sağladı. Bakar kentinde onarılan eski bir yapı “Türk Evi” adıyla, devamlı olarak Piri Reis Sergisi’ne ev sahipliği yapacak.

Zindan Müzeye… 
Kentin ilk yerleşmesi bir adacık olan “Zefiryon (rüzgârlıda)”, 1406-1522 yılları arasında “Aziz Jean (Yuhannes) Şövalyelerince” yapılan kale, Bodrum’u taçlandırır. Dönemin papası “Her kim bu kalenin yapımına katkıda bulunursa cennete gidecektir” vaadiyle bu kaleyi yaptırır.
Osmanlı 1523’te kaleyi ele geçirdi. 1895’te “hapishane” oldu. 1915’te Fransız ve İngiliz savaş gemilerince bombalandı. Hapishane olgusu yakın zamanlara kadar değişik boyutta sürdü. Bodrum’u Türklere ve dünyaya tanıtan Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı) bir yazısı nedeniyle 1925’te “kalebent” olarak buraya sürüldü.

***

1961’de kalenin müze olmasına karar verildi. Haluk Elbe müdür oldu. Prof. Bass, Gelidonya batığı buluntularını su üstüne çıkarınca İzmir Arkeoloji Müzesi Müdürü Hakkı Gültekin, kalenin “sualtı arkeoloji müzesi” olmasını önerdi.
Süngercilerin getirdikleri çeşitli yapıtlara da yer verildi. Elbe, kalenin yıkık duvarlarını ve camiye dönüştürülen Haçlıların kilisesini onardı. Prof. Dr. Yusuf Boysan’ın Müskebi de bulduğu “Miken seramikleri” ile önemli adımlar atıldı.
Prof. Bass’ın kazılarında 1962’de denizaltı arkeolojisine başlayan Oğuz Alpözen 1978’de müzeye müdür olarak atandı. İlk işi “Bodrum Müzesini Sevenler Derneğini” kurmak oldu. Üyeler beni de başkan seçtiler.
Oğuz telefon eder: “Burası müze değil hâlâ hapishane görünümlü kale, burayı yeşillendirelim!” Yeşillendirme bitince, ziyaretçiler ortalıkta dolaşan tavuskuşlarını hayranlıkla izlediler.
Oğuz telefon eder, “İngiliz kulesi bomboş, dökülüyor. Buraya Haçlılar dönemini canlandıracak bir şeyler yapalım” derdi. Ankara’ya gelir büyükelçiliklerden dönemin bayraklarının resimlerini alırdım, Oğuz da resimlerden bayraklar yaratır, bekçileri de Haçlı giysileri ile dolaştırırdı.
Oğuz telefon eder: “Kalenin girişindeki yapı boş duruyor. Bodrum’da hiç resim galerisi yok. Burayı galeriye çevirsek de Türk ressamlar sergi düzenleseler!” Dediğini yaptı ve galeriye Haluk Elbe adını verdi.
Oğuz telefon eder: “Müzenin dışında, kalenin içindeki araya sıralar koyup konserler düzenleyelim!” ya da “Ziyaretçiler gezerken yoruluyor, bir kafe açıp müzeye de gelir sağlayalım...” Dediklerini yaptı.
Bodrum’da Mavzolos’un kız kardeşi Prenses Ada’nın mezar buluntularını sergiledi. Prensesin kafatasını etlendirme çalışması ile tümletti. Kalenin “zindanını” elden geçirerek o günleri yansıtan canlandırmalara yer verdi. Serçe Limanı batığındaki cam buluntuları sergilerken bunların nasıl yapıldığını yansıtan canlandırma ve ışık düzenlemesiyle ziyaretçiyi etkiledi.
Kuşkusuz en önemli gelişme Prof. Bass ve sonrasında yardımcısı Doç. Dr. Cemal Pulak’ın buluntuları ile dünyanın ilk ve en güzel denizaltı müzesine dönüştürüldü. Oğuz başarılı çalışmalarından dolayı hakkında açılan yirmiyi aşkın davayla yıllarca uğraşıp aklandı.
Yabancı turistler müzeyi hayranlıkla gezerlerken gazetelerimizin magazin sayfalarında üstsüz güneşlenen Türkler her nedense kaleye adım bile atmıyorlar!

Yayınlar…
Adı:
Denizler Altında Arkeoloji

Yazan: George Bass
Yayımlayan: Boyut Yayınevi
Sayfa: 312 Ayrıca İngilizce olarak da yayımlanan kitabın yazarı, ömrünü bu konuya adayan arkeolog, yaşadığı maceraları, su altındaki yaşamsal tehlikeleri, denizden gelen olağanüstü buluntuların öykülerini çeşitli görseller ile okura sunuyor.
Adı: Uluburun Gemisi
Yayına hazırlayanlar: C. Pulak, S. Rainer, Ü. Yalçın
Yayımlayan: Bergbau Müzesi
Sayfa: 679
Almanya’nın Bochum Müzesi’nde düzenlenen serginin görkemli kataloğu. Uluburun’da bulunan batıktan hareketle 3000 yıl önce dünya ticareti 47 bilimsel yazıda çeşitli görseller ile anlatılıyor. Almancası da yayımlandı.
Adı: Eski Testi Doktorunun Anıları
Yazan: Turgut Oğuz Alpözen
Yayımlayan: Ege
Sayfa: 96
Hapishane kaleyi, denizaltı arkeoloji müzesine dönüştüren yazar, anılarını paylaşıyor.
Adı: TINA Denizcilik Arkeolojisi Dergisi
Yayımlayan: Türkiye Sualtı Arkeoloji Vakfı
Sayfa: 96
Vakfın, ilk sayısını mayıs ayında okurlara “www.tinaturk. org/dergi/ TINA_Dergi” adresinden sunduğu yayında Anadolu kıyıları ile dünyada gerçekleştirilen “denizcilik arkeolojisi” çalışmalarına yer veriliyor. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları