Feyzi Açıkalın

Uğrunda savaşılması gereken en yakın vatan parçası

11 Ocak 2018 Perşembe

Yataktan kalkar kalkmaz ilk işim pencereden dışarı bakmaktır. Solda Cebeli Reis, sağda ise Alanya Kalesi’nin yer aldığı yarımadanın gece bıraktığım şekilde yerinde durduğunu görmek beni rahatlatır. Başlarına bir şey gelmemiştir, kimse onları çalmamıştır!

 İkisinin de şehrin gözcüsü olduğuna inanırım. Onbinlerce yıldır onların tanıklığıyla oluşan ve denetimleriyle yaşamın sürdürüldüğü bu coğrafyanın mirasçısı olmak bana mutluluk verir.

 Cebeli Reis yani Reis’in Dağı ya da “Re’s-i Cebel” Dağ Doruğu adı, üstünde müthiş bir doğal oluşum. Bütün heybeti ve yalınlığı ile sanki yaşamı başlatıyor, en güzel gün doğumu ve dolunay onun üstünden çıkıyor.

Ama Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, bütünlük kavramına uymaksızın Kültür Bakanlığı’ndan yetkiyi devralarak, içinde kültürel varlıkların da olduğu doğal sit alanına yeni tanım getirip korku saldığı(!) tarihi yarımada ondan daha farklı. O muhteşem doğa parçasının yapısına uygun olarak orada yerleşim alanları kurulmuş. Uygarlıklar boy atmış. Dolayısıyla Kale bir bütün olarak daha insana ait, şehirli bir yapı.

 Tarihteki isimlerinden birisi olan “Candeloros” yani şamdanlık; ışığın, mumun yerleştirildiği büyük tepe bana en uygunu gibi gelir. Kale, üstünden yayılan ışık, fener ile hem ona yaklaşanları tehlikelere karşı uyarmış hem de içinde barındırdığı uygarlıklara ışık saçmış olmalı.

 Antik çağdan başlayarak Kale'yi mesken tutmuş uygarlıklar orada katmanlı bir yapı oluşturmuş. Bir diğeri öncülünün yaptığını yıkmamış, ona eklemeler yaparak yerleşimler kurmuş. Tıpkı kültürlerin birikerek, zenginleşerek bugüne geldiği gibi. Alanya'ya miras bırakılan, şehirlinin kimliğini oluşturması gereken değerler...

 İşte bu yüzden, Alanya Kale’sini oluşturan yarımada bütünüyle korunmalıdır. Alanya insanı kültürü ve kimliği konusunda referans alacağı en zengin birikimin Kale olduğunu bilebilmeli. Şehirdeki farklılıklar oradaki kültürün izdüşümünde erimeli. Korunması, uğrunda savaşılması gereken en yakın vatan parçası, Alanya yaşayanı ve dahi sevdalıları için orası olmalı.

 Bira şişesini yere atan delikanlı yalnızca çevreyi kirlettiği için değil, tarihine olan saygısından da bunu yapmamalı. Kale’yi rant alanı olarak gören paragöz, karşısında Alanya halkını bulmalı. Ona olanak sağlamaya kalkan siyasi otorite ve denetleyici kurumlar baskı yemeli. Şehir, bir kısır döngü şeklinde oluşturulan bayat gündeminden sıyrılıp, Kale’nin korunması konusunda düşünce üretmeye yöneltilebilmeli. 

Böylece, Kale’nin arkeolojik ve doğal alanlarının korunması konusu otoritenin iki dudağından çıkıp Alanya halkının iradesine geçmeli. Biliyoruz ki, bugünün siyasi ikliminde doğayı ve kültürü hiçe sayan bir barbarlık ancak yerel yaşanlarının tepkisi ile önlenebilir. Çevre bakanlığına verilmiş olan düzenlemelere, son tahlilde kültür bakanlığının denetimi gerektiği için izin verilmeyeceği söylemi bir züğürt tesellisidir. 

Aynı kaptan yiyenlerin(!) peşkeş çekme konusundaki işbirliği ve önceliklerinin ne olduğunun iyi bilindiği bir zaman diliminde, sahip olunduğu, köken alındığı düşünülen değerlere ancak Alanya kamuoyunun yönlendirmesiyle sahip çıkılır. Böyle olup olmayacağını bekleyip göreceğiz!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları