‘Başkası Olma Kendin Ol'

12 Ocak 2018 Cuma

Politik gelişmelerin nereye doğru evrileceğini, genel olarak gelişimin içinde barındırdığı alternatiflerin ne kadar farklı olabileceğini bilemiyoruz. Hem günümüz için, hem de gelecek için bize verilmiş bir gelişme formülü yok. Böylece Samir Amin’in deyimiyle “tarihin kendisini önceleyen ‘tarih yasaları’nın mevcut olmadığı” (Kapitalizmden Uygarlığa; Yordam Kitap) düşüncesiyle baş başa kalıyoruz. Determinizmin konformizme davetiye çıkartan çekiciliğinden mahrum kalmanın yarattığı huzursuzluk üzüyor bizi.

***

Eh ne yapalım, iş bize kalmış demektir o zaman. Hiç kuşku yok bize yol gösteren, bizi ekonomizmin kolaycılığından kurtaracak diyalektik bir yol haritamız var. Harita, “anlamak, yorumlamak yeterli değildir asıl olan onu değiştirmektir” diyor. Bir şey daha söylüyor pusula; “insan bu gelişmenin nesnesi değil öznesi, aktörü olabilir, yabancılaşma denilen ayak bağından kurtulabilir.” Tarihin nasıl gelişeceğine ilişkin bir yol haritamız yoksa, güncel gelişmeleri nasıl öngörebiliriz ki? Burada da Samir Amin’in söylediklerine, onun geleceğin her zaman açık olduğu, tarihin kendisini belirleyen yasalarının olmadığı, “geleceğin henüz yaşanmamış olduğu” tezlerine kulak verebiliriz.

***

“Herhangi bir anda farklı alternatifler mevcuttur ve gerçekleşen alternatifin, zorunlu olanın başarıldığı yanılsamasını dayatması, yalnızca sonuçlardan nedene gidildiği anlamına gelir” diyor Samir Amin. Peki, ne var bu farklı alternatiflerin içinde? Marx’ın “anlamakla yetinme, değiştirmeye çalış” yasası var. Böylece determinizmin tüm yükünü üzerimizden attıktan sonra, çırılçıplak, güncel durumu, politikayı anlamamız ve değiştirmemiz isteniyor.
Nâzım’ın şiirindeki gibidir belki çıplaklığımız.

***

Ne diyordu: “Pehlivanlar cümle libastan soyunmuş üryan idiler / her biri aşikâr etmişti zamirin / encam / tavı gelmişti demirin” Tamam determinizmin “durum şöyleyse böyle olacaktır, öyleyse de şöyle olacaktır” kolaycılığından yoksun kaldık ama gerçekçi hedeflerimiz var. Bu hedeflere ulaşmanın, tarihin olmayan yasalarına aykırı olamayacağını da biliyoruz. Bildiğimiz şudur; bizi pasif nesneler değil aktif aktörlere, öznelere dönüştürecek olanı gerçekleştirebilir, ayak bağından, yabancılaşmadan kurtulabilirsek, güncel politikayı da etkileyebilir, değiştirebilir, ucu açık bir tarihi yazmaya başlayabiliriz.

***

Bunun için, güncel politik hedeflere doğru inatla yürümek gerekiyor. Karşımıza, kendileri de tarihin nesneleri değil özneleri olanlar, mevcut durumu korumak gibi bir üstünlüğe sahip “muhafızlar” çıkacak. Onlar gerçekte savaşı yitirdiklerini bilmiyorlar, biz ise hedeflerimize ulaşabilmek için, somut durumun somut tahliline yarayacak bir yol haritasına gereksinim duyuyoruz.

***

Hazırda yok, pazarda da satılmıyor. Bu kadar laf kalabalığından sonra sadede gelmek için diyorum ki, iki temel ipucu var: Birincisinde, “kurtulmak yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” diye yazıyor; ikincisi, kimi kendini bilmez liberaller gibi, -kendini bilen ve bana uzun mektuplar yazanlar alınmasın- “yenmek istediğinden yardım almayı düşünme, onun iç çelişkilerini bilmek önemlidir ama taraf olma, cepheyi genişletmeye kalkma, o çelişkilerin pek şirin görünen taraflarına kadar uzanma” diye formüle edilmiştir.

***

Bu kadar lafa ne gerek vardı, aslında hepsi hepsi bir cümleden ibarettir: Yapabilirsin, hasımların tarihsel olarak çok yorgun ve yanlıştırlar; sen gençsin, doğrusun ve haklısın.
Üstelik kararlısın ayak bağlarından kurtulmaya, kendin olmaya...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları