Trump’ın burnundaki sinek

13 Ocak 2018 Cumartesi

“Ben Beyaz Saray duvarlarında uçuşan bir ‘sinek’ olmak istedim. Trump yönetiminin ilk günlerinde bunu resmi bir statüye dönüştürecek kimse olmadığı gibi, bana git diyen de çıkmadı. Sonunda buyur edilen bir misafirden çok, ortalıkta her şeye maydonoz biri olarak bu çalışmayı gerçekleştirdim: Ama bu, tam da arzuladığım duvardaki bir sinek pozisyonuna tekabül etmekteydi!”
Michael Wolff, piyasaya çıktığı günden beri konuşulan “Ateş ve Öfke: Trump Beyaz Saray’ının İçinden” kitabında kendisini böyle tanımlıyor: “Duvarda uçuşan istenmeyen bir sinek!”
Trump’ın kovamadığı “burnundaki sinek” olarak da bunu okuyabilirsiniz…
Wolff’un bomba etkisi yaratan kitabını okumaya başladığım andan itibaren bırakamadım.
Bir kere kitap, Agatha Christie akıcılığında yazılmış.
Gerçi Trump yönetiminde giden, gelen; her an kovulan ve ikame edilen görevlilerin adları, Rus romanlarındaki bir isim kalabalığını aratmıyor. Ama buna karşın Wolff’un alabildiğine keyifli anlatımı “Ateş ve Öfke”yi adeta dizi kıvamında okunur kılıyor. Öyle ki “House of Cards” ya da “Taht Oyunları” yanında silik kalıyor.
Trump’ın karakter özelliklerini, sınır tanımayan kibrini, okuma yazmaya alerjisini, gösteriş sevdasını, saplantılarını, küstahlığını, milyarderlerle çevrilmiş dünyasını, gelişmiş ben merkezciliğini filan gerçi çoktan biliyoruz.
Ama Beyaz Saray’a bir “sinek” gibi dalan ve nüfuz eden Wolff’un eşsiz tespitleri var.

Beyaz Saray’daki ‘güneş kral’
Lütuf bahşeden, bahşettiği lütufları da istediği an geri çeken Trump’ın Hint mihraceleri misali kendisini örneğin bir “güneş kral” gibi gördüğünü keşfediyoruz.
Ivanka ve damat “Jared Kushner”in adlarının bileşiminden oluşan “Jarvanka” lakaplı “first aile”nin de damardan “hanedan” olarak kendisini konuşlandırdığını anlıyor; Trump’la imtihanın -heyhat!- Trump’la sona ermeyeceğini, ardından sırayla “başkanlık tahtına oturmaya hevesli” Ivanka’nın bulunduğunu, Ivanka’dan sonra da arkadan damadın beklemede olduğunu öğreniyoruz.
8’er yıldan toplam “24 yıl”…
Rusya’daki “Putinizm” gibi, Wolff’a göre ABD’yi de yıllar sürebilecek bir “Trumpizm” sınavı bekliyor.
Wolff’un kitabının en büyük katkısı bu: “Trumpizm”in içini açmak.

‘Star yaratma’ operasyonu
“Trumpizm”, “kural ve ilke tanımayan” Trump’ın ötesine geçen bir olgu.
Salt Trump’dan ibaret değil.
“Ateş ve Öfke”de belirtildiğine göre Trump, “Trumpizm”in sadece bir “avatarı” (görüntüsü).
“Avatar”, siyasetin fikir yerine kişiselleştirilmesini simgeleyen bir “kült” oluşturmaya yarıyor.
Bu nedenle yeni bir “kült şahsiyet” bulunduğunda, Trumpizm, “avatar” değiştirilerek yola devam edebilecek bir olgu.
“Kült”ü yaratmak konusunda, “hikâyeyi anlatmak” tabii çok önemli.
Trump’ın en büyük başarısı da kendi hikâyesini anlatmaktaki olağanüstü becerisi olarak tanımlanıyor.
Bu Trump’ı “star” kılıyor.
Kitapta Trump’ın en önemli sermayesinin bu olduğu döne döne vurgulanıyor ve babasının koltuğunda gözü olan Ivanka’nın da pederinin izinden giderek aynı “marka yaratmak yöntemlerine” başvurduğu belirtiliyor.
Medya bu muazzam “pazarlama” ve “star yaratma” operasyonunda 1. planda.
Berlusconi İtalya’da nasıl 20 yıllık Berlusconi televizyonlarının “beyin yıkama” sayesinde ortaya çıktıysa, Trump da… ABD de 20 yıllık geçmişi olan sağ konservatif “Fox” ve Steve Bannon’un damgasını taşıyan Breitbart medyanın eseri.
Wolff, “Breitbart”ı özetle “Fox”un daha genç ve trolleri seferber eden versiyonu şeklinde tarif ediyor.
“Trumpizm”, gene Berlusconizm gibi, medyanın merkezi rolünü yaşamsal değerlendirdiğinden; “iktidarı” siyasetten ziyade “medya üzerinde kurulan hâkimiyet” şeklinde değerlendiriyor.
ABD’de henüz bu “ana akım bir medya hâkimiyetine” dönüşemiyor. Yalnız Murdoch’lar, Fox’lar ve Breitbart’lardan oluşan çok agresif ve tehlikeli bir “sağ medya hâkimiyeti” olarak kalıyor. Buradan devam…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sevgiliye Mektuplar 24 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları