Olaylar Ve Görüşler

Rüzgârı zapt etmek NEVAL OĞAN BALKIZ

16 Ocak 2018 Salı

“Her yurttaş, her an, bu uygulamaların olası bir objesi haline” getirilme, hukuken “kuşku ve hayati tehlike altında tutulma” tehdidi altında. Bu tehdidin en yoğun olduğu kesimlerden birini basın ve elbette gazeteciler oluşturuyor

Gandhi’nin deyimiyle “Düşünceye gem vurmak, zihne gem vurmak demektir. Bu ise rüzgârı zapt etmekten de zordur”. Türkiye’de iktidar, “rüzgârı zapt edeceğine” inanarak, kendi politik görüş, söylem ve eylemlerine uymayan her türlü düşünceyi, bilgiyi ve haberi tehlike kabul ediyor. Bunları savunan, yazan kişileri, yayımlayan gazete ve televizyonları, radyoları “en uygun yöntemlerle bertaraf edilmesi, susturulması” gereken unsurlar olarak görüyor.

Düşman hukuku
Olağanüstü hal koşulları gerekçesiyle de, belirgin işlevi somut, maddi eyleme karşılık verme olan ‘vatandaş ceza hukuku’ ortadan kaldırılıyor. Alman ceza hukukçusu Günter Jakobs’un tanımlamış olduğu, düşünceyi sorgulamaya ve bu sorgulamadan yapılan çıkarımlara dayalı niyet saptamalarına göre “tehlikenin önlenmesine/ bertaraf edilmesine” yönelik “düşman ceza hukuku” uygulamalarını devreye sokuyor. Bu ceza hukuku anlayışı, hukukçu profesör Hayrettin Ökçesiz’in tanımladığı gibi, giderek “tüm hukuku ve yurttaşları hedef alan bir teröre”, sistematik insan hakları ihlallerine dönüşüyor. Zira “her yurttaş, her an, bu uygulamaların olası bir objesi haline” getirilme, hukuken “kuşku ve hayati tehlike altında tutulma” tehdidi altında. İçinde bulunduğumuz koşullarda, bu tehdidin en yoğun olduğu kesimlerden birini basın ve elbette gazeteciler oluşturuyor.

Umut tüketimi
Türkiye toplumu, giderek ağırlaşan sosyoekonomik sorunların baskısı altında, çoğulculuk ve katılımcılık özellikleri ortadan kaldırılmış tekçi bir kamusal alan, yargı, yasama ve yürütme erkleri ile, kurum ve kuruluşlarının işleyişi ve örgütlenme biçimi tek merkezli bir yapı oluşturma temelinde değiştirildi. Meclis’in yasama, denetim ve soruşturma yetkisi sınırlandırıldı, seçim zamanlarında sandığa gitmekten ibaret olan “biçimsel bir seçim demokrasisi” koşullarına sürüklendi. Bu koşullar içinde son 15 yıldır her türlü politik, ideolojik söylem ve araçlarla beslenen taraftarlıkla iktidarı destekleyen kitlelerde bir değişim yaşanıyor. Zira, AKP’nin “umut dağıtabilme” kapasitesi ortadan kalkıyor. 15 yıldır AKP bu kapasitesini kullanarak, ekonomik demokrasiye de hiç değinmeden, derin toplumsal eşitsizliklerin ağırlığında yaşayan halka, “Yaptıklarımızla size hemen eşitlik ve iyi yaşam koşulları sağlamasak da, gelecek için iyi bir yaşam umut edebilmenize olanak veriyoruz. Bizleri iktidarda tutmazsanız, yaşadığınız koşullara umutsuzca saplanıp kalacaksınız” diyordu. Ancak şimdi, bu söylem inandırıcılığını yitiriyor ve sanal gerçekliğin örtüsü aralanıyor.

Yeni fikir ve bilgi için
Tam da bu zamanda gerçekliği kavramak, başta düşünceyi açıklama özgürlüğü ve onun gerektirdiği koşullardan olan basın özgürlüğü olmak üzere, bütün insan hak ve özgürlüklerinin her birimizle zorunlu bağlantısını yeniden kurmak, hayati bir önem taşıyor. Ancak bu bağlantı sağlıklı kurulabilirse, Türkiye’de düşünceyi açıklama özgürlüğü, basın özgürlüğü ve haber alma hakkı alanlarında yaşananların şahısların ve kurumların kimliğini aşan boyutu kavranabilir.
Felsefe hocası İoanna Kuçuradi’nin deyimiyle, bir ülkede düşünceyi açıklama özgürlüğünün var olması, “herkese, egemen olan fikirlere, egemen tabulara ne kadar aykırı olursa olsun, yeni fikirler ve bilgiler getirme hakkının” tanınmış ve bu hakkın yasal güvenceye bağlanmış olması anlamına gelir. Yani bu özgürlük, “böyle bir fikir veya bilgi getiren bir kişiye, hiç kimsenin (herhangi bir devlet organının, yargıçların, polisin vb.) dokunamayacağının, mevcut ya da geçerli olanlara ne kadar aykırı olursa olsun, niteliği veya içeriği ne olursa olsun, onun başka haklarına zarar verilmeyeceğinin güvence altına alınmış olması” demektir. Açıktır ki bu özgürlük kapsamında “dokunulmaması ya da korunması gereken, yeni bilgi ya da düşünceler değil, bunları getiren kişilerin kendisidir”.
Rahatsız edici de olabilir
Dolayısıyla bu özgürlüğü savunmak, “bütün düşüncelerin, görüşlerin, normların değerce birbirinden farksız, eşit olduğunu öne sürmek” demek değil. İnsan haklarına ters düşen, onlara zarar verdiği/vereceği anlaşılan düşüncelerin yayılmasını ya da böyle bir normun geçerli kılınmasını, teorik bakımdan savunmak anlamına da gelmiyor. Aksine bu özgürlük, “düşüncelerin, görüşlerin, bilgilerin niteliklerine göre çeşitli açılardan değerlendirmelere tabi tutulmasını, bilgisel açıdan değerlendirilmeleri sonucunda insan haklarına ters düştüğü, onları ihlal ettiği (veya edeceği) anlaşılan veya şiddete, silahlı direnişe ya da ayaklanmaya kışkırtıcı niteliği bulunan düşüncelerin öğretilmesi, yaygınlaştırılması ve propagandasının yapılması aşamasında kimi tedbir ve yasakların öngörülmesini kapsar. Ancak bu tedbir ve yasakların yeni bilgi ya da düşünce getiren kişilerin hiçbir hakkına zarar vermeyecek nitelikte olmasını da şart koşar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, düşünceyi açıklama özgürlüğüne dair birçok kararında (özellikle Karataş/ Türkiye Kararı 1999) bu özgürlüğün, “demokratik toplumun ilerlemesinin ve her bireyin gelişmesinin temel koşullarından biri olduğunu” ve “yalnız taraftar bulan, zararsız ya da ilgilenmeye değmez görülen bilgi ve düşünceler için değil, aynı zamanda devlete ya da nüfusun bir bölümüne kırıcı gelen, şoke eden ya da rahatsız eden bilgi ve düşünceler için de geçerli olduğunu” karara bağladı.

Nakledilme biçimi
Mahkeme, bu özgürlüğün “ifadelerin yalnızca içeriğini değil, onların nakledilme biçimini” de kapsadığını belirtiyor. Dolayısıyla, “halkın farklı bir perspektiften bilgilendirilme hakkının” da düşünceyi açıklama özgürlüğünün bir biçimi olduğunu, “devletin de bu özgürlüklere haksız (şiddete, silahlı direnişe ya da ayaklanmaya kışkırtıcılık niteliği taşıması halleri dışında) karışmama ödevi bulunduğunu da vurguluyor. “Zihinlerimize vurulmak istenen gem”den kurtulma, gazetecilere özgürlük, herkes için adalet isteme zamanı!

NEVAL OĞAN BALKIZ Yard. Doç. Dr., Hukukçu akademisyen



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları