Sanıldığından daha karmaşık

25 Ocak 2018 Perşembe

Afrin operasyonu önemli bir sorunla karşılaşmadan sürüyor. Uzmanlar, TSK’nin üstün ateş gücü ve arazinin durumu dolayısıyla PKK-PYD’nin ilk üç aşamada fazla dayanamayacaklarını, sorunun olsa olsa dördüncü aşama olan meskûn mahallerdeki çatışmalar sırasında ağırlaşabileceğini belirtiyorlar. Cepheden gelen haberler de hava saldırıları ve onları izleyen kara harekâtının planlandığı şekilde gelişmekte olduğunu bildirmektedir.
Cepheden gelen haberler derken, bir noktanın üzerinde durmak gerek. Barış Terkoğlu’nun odatv’de yazdığına (Emre Kongar da haberi çok yerinde bir davranışla köşesine almış) göre, Başbakan Yıldırım’ın Vahdettin Köşkü’nde medya yöneticileriyle yaptığı görüşmede operasyona ilişkin haber ve yorumlarda dikkat edilmesini istedikleri hususları sıralarken söyledikleri, ciddi bir sansür uygulanacağı izlenimini uyandırmaktadır.
Yabancı ajansların haberlerini yansıtırken Türkiye’nin milli menfaatlarının gözetilmesi, konuya dair Türkiye’ye karşı olumsuz yargı yaratacak kişilerden görüş alınmaması, yabancı basında yapılan operasyon haberlerinin ulusal basına aynen taşınmaması, PKK/PYD’nin moralini yükseltecek haberlerin yapılmaması, yurtiçinde PKK ve uzantısı siyasi oluşumların Afrin operasyonuna karşı düzenleyeceği eylemler ve açıklamaların ön plana çıkarılmaması gibi çok sübjektif değerlendirmelere yol açabilecek olan hususların ve hele hele operasyon sırasında görevlendirilmiş olan Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ ile AKP Sözcüsü Mahir Ünal ile temas kurularak doğru bilgiye ulaşılması (hadi Hükümet Sözcüsünü anladık da, AKP Sözcüsü de ne oluyor?) önerisinin tüm demokratik kamuoylarında sansür olarak algılanması şaşırtıcı olmayacaktır.
Bu olay her yerde “Türk kamuoyu, operasyon konusunda sadece AKP iktidarının istediklerini öğrenebilecek” şeklinde yorumlanacaktır.

***

Görülüyor ki operasyon süresince basının durumu epey karmaşık olacaktır.
Suriye’deki gelişmeler için de durum pek farklı değil gibi görünüyor. Başbakan Yıldırım, Suriye operasyonunun Suriye’nin toprak bütünlüğü hedefine yönelik olduğunu açıkladıktan sonra, Suriye makamları ile dolaylı yoldan temas halinde olduklarını da “ihsas etmiştir.”
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise şehit Piyade Astsubay Musa Özalkan’ın cenaze töreninde, Zeytin Dalı operasyonuyla ilgili olarak, “Bu operasyonu milletimiz ve ÖSO ile birlikte kazanacağız” derken, işin en can alıcı noktasına parmak basmıştır.
Burada “Operasyon başarıya ulaştıktan sonra, bu Özgür Suriye Ordusu birliklerinin mensupları ne olacaklar, Suriye’de kalmaya devam mı edecekler” sorusu geliyor gündeme. Önce ABD ile Türkiye’nin birlikte, sonra Türkiye’nin tek başına eğitip donattığı, Esad’ın sürekli olarak dinci terörist grup olarak suçladığı silahlı güçlerin ülkeye yerleştiği bir durumda Şam’ın denetimi tam olarak gerçekleşemeyeceğine göre, Suriye’nin toprak bütünlüğü nasıl sağlanmış olacak?
Böyle bir gelişmeye Esad ve Putin nasıl razı gelecekler?
Tarafların pozisyonları birbirlerine bu kadar zıt iken, Ankara ve Şam’ın temaslarından nasıl bir sonuç beklemek mümkün olacak?
Moskova ile Ankara’nın içeriği bilinmeyen görüşmelerinde Rusya’nın Afrin harekâtına yeşil ışık yakmasının karşılığı olarak, Türkiye’nin de Lavrov’un açıklamasında belirttiği Soçi’de masada Kürtlerin de bulunması oldu bittisine boyun eğdiği anlaşılmaktadır.
Bu gelişme Moskova’nın Ankara’yı hiç değilse şimdilik bölgedeki Kürt realitesini kabule ikna ettiği şeklinde yorumlanabilir.
Ama burada da durum sanıldığından daha karmaşıktır. Rusya ile Türkiye’nin Kürt realitesinden anladıkları ve çıkardıkları sonuçların birbirlerinden çok farklı olmaları, çok kırılgan bir duruma yol açıyor.
Bu durum, Zeytin Dalı operasyonunun sonunda ne kadar süreceği belli olmayan pamuk ipliğine bağlı bir dengenin doğmasına yol açmayacak mı?
Görülüyor ki, Suriye cephesinde her şey sandığımızdan daha karmaşık.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları