Meriç Velidedeoğlu

‘Ya erde, ya yerde!’

26 Ocak 2018 Cuma

Değerli dostlar, ülkemizdeki “çocuk gelinler”in, dolaysiyle “çocuk anneler”in, iç burkan bitmez tükenmez bu sorunu bütün “İslam Dünyası”nın da sorunu.
Kuşkusuz, bu olguya bu bağlamdan bakıldığında, dinin içeriğine değinmekten kaçınmanın da pek olanağı yok; nitekim “Diyanet”, “kızların 9 yaşında gebe kalabileceklerini, erkeklerin de 12 yaşında baba olabileceklerini” duyurmuştu, resmi sosyal paylaşım sitesinde...
Öte yanda, imamlara resmi nikâh kıymalarının tanınması da, bu görüşün bu denli ortaya çıkmasında büyük payı olduğu da açıkça ortada. Diyanet haklı olarak “Kuranı Kerim”de “yaş” konusunun yer almadığını belirtir; ne ki dinimizin temel kaynaklarının “ikincisi”nin de “Sünnet” olduğu bilinir; kısaca belirtilirse, dinin önderinin -öteki kitaplı iki dinde de olduğu gibi- Peygamber’in yürüdüğü yoldur, bu gibi konularda da dile getirdikleridir. Yürek yakan, “utanç” veren “hamile çocuklar” konusunu şimdilik burada noktalayıp, gündemdeki “Zeytin Dalı Harekâtı”na değinelim diyorum.
Uluslararası yasalar çerçevesinde “sınırlarımızda ve bölgede güvenlik, istikrar sağlamak” üzere yapıldığı bilinen bu “askeri harekât”ı bizim için bir “hak”, “yaşamsal bir hak” durumuna gelmesine neden olanların, “iki, üç aylık bebeleri” bile, hiç çekinmeden acımadan öldüren terör örgütlerinin, başta “PKK” olmak üzere YPG, YDP, DEAŞ (IŞİD) ve benzerlerinin yanında olan, bunlara her türlü desteği verenlerin de insanlığından söz etmek olanaksızlaşıyor.
Öte yanda, böyle bir harekâtı da, “etkisiz hale getirmek” diye dillendirsek de, “ölüm” söz konusu; “öldürmek” de “ölmek” de var... Dolaysiyle bu harekâtı, çok sevilen, çok tutulan, “Bir gece ansızın gelebilirim!” şarkısını anımsatan bir dille, “ ‘Bir gece ansızın vurabiliriz’ demiştim, işte ‘vurduk’!” diye TV ekranlarında dile getirmenin ne boyutta “insani” olduğu da önemli...
Ve insan yine anımsamadan duramıyor, “2009”un “Habur Sınır Olayı”nı... PKK teröristlerinin oluk oluk, rahatça Türkiye’ye girmelerini sağlamak için bu sınır kapısında kurulan mahkemelerde yargılanıp bırakılmalarını, davul-zurna eşliğinde, marşlarla türkülerle karşılanmalarını...
Daha önce de, “1 Mart 2003 Tezkeresi”, TBMM’de reddedildikten kısa bir süre sonra Başbakan olan Erdoğan’ın, daha o günün akşamı, ABD’ye havaalanlarımızı kullanmasına izin veren, “2. Tezkere”yi Meclis’ten geçirtmesini... Hele ardından da, ABD askerlerinin aileleriyle birlikte Antalya’da tatil yapmaları için nazik davetini... “Erdoğan Siyaseti”nin “Açılım Süreci”ni...
Dün durum böyle olunca, bugün, “Açılım süreci boyunca PKK’nin güçlenmesine niçin izin verildi” sorusunun yanıtı ne olur dersiniz?..
Gerçekten -milletin cebinden de olsa- bu kertedeki “bonkör”lüğün nedeni nedir ki?
Konumuza dönüp sürdürelim, harekâtta, ortak “ÖSO” tarafından ilk ele geçirilen “Şengal”, önce “PKK”nin daha sonra da “YPG-PYD” merkezi olan bu yer, Suriye’deki Ezidi toplumunun en önemli bölgesi; Ezidiler de -inançları başka olsa da- Kürt kökenlidirler, kısaca, Kürttürler; bilmem anımsanır mı, Türkiye’ye göç sırasında, Şırnak Belediyesi’nce, ayrıca bir “Ezidi Kampı” açıldığı.
Böylece Suriye’de yalnızca “Kürtler” bağlamında, Ezidi Kürtleri, Şii Kürtler, Sünni Kürtler, Demokrat Kürtlerden söz edilebilmekte; bu bölünmeler yetmezmiş gibi, çoğunluğu Araplardan, Türkmenlerden oluşan Suriye halkının bütünlüğünün de başta “ABD” olmak üzere dış odaklarca da hep bozulması söz konusu...
Gerek nüfus yapısı, gerekse bu yapıdan yararlanarak Suriye’yi bölmek isteyen dış güçler bakımından çok yakın benzerlikler taşıyan bu komşu ülkeyle olan sorunların çözümünde, bizim bu askeri harekâta zorlanmamızda, “21. yy. emperyalizmi”nin rolünden söz etmemek olası değil; başka bir yazıda diyorum. Ne dersiniz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları