Özgür Mumcu

Jingoizm

27 Ocak 2018 Cumartesi

İngilizcede “Jingoizm” diye bir terim var. Savaş zamanında, aşırı milliyetçi duyguları sömüren, saldırgan, popülist söylemler için kullanılıyor. Kavram, ’93 Harbi diye bilinen 1877-1878 Osmanlı- Rus savaşı sürerken İngiliz pub’larında söylenen bir şarkıya dayanıyor. Sözleri ise aşağı yukarı: “Gemilerimiz, adamlarımız ve paramız var/ Daha önce de Ayı’yla savaştık ve biz hakiki Britanyalı olduğumuz sürece/ Konstantinapolis’i alamayacak Ruslar” şeklinde. Şarkının nakaratında peygamberin adının uluorta kullanılmaması için İsa yerine Jingo denmesiyse jingoizm teriminin kökenini oluşturuyor.
İngiliz aşırı milliyetçiliğinin pub şarkısının Osmanlı’dan yana olması 19. yüzyıl sonunun karmaşık uluslararası ilişkilerinin bir neticesi. Ama konumuz ’93 Harbi değil.
Yine aynı senelerde “sarı gazetecilik” kavramı da ortaya çıkmış. New York World ve New York Journal gazeteleri bir tiraj kavgasına tutuşur. Sansasyonel, abartılı ve yalan haberlerle popülist bir yayın çizgisi benimsenir. Küba’nın İspanya idaresine ayaklanışının bu yayın organları tarafından ele alınışının 1895-1898 İspanyol- Amerikan Savaşı’nın çıkışında ciddi bir etkisi olduğu da ileri sürülmekte.
O dönemden bu yana, savaş konusunda sansasyonel habercilikle kamuoyunun tahrik edilmesine sarı gazetecilik ve “jingoizm” denmekte. Daha sonra, özellikle İkinci Dünya Savaşı’nda bu mesele, propaganda adında neredeyse bir bilim dalına dönüşmüş, savaşın bitimindeyse “propaganda” tabiri kirlendiği için yerini “halkla ilişkiler”e bırakmıştır.
Günümüzde memleketimizde yapılan yayınlarda ise işin propagandadan halkla ilişkilere evrilen, görece daha incelikli kısmı bırakıldığını, 1890’ların jingoizm ve sarı gazetecilik seviyesine dönüldüğü görülmekte. Buna yarattığı gürültü, kakafoni ve iletişim kopukluğuyla bütün dünya demokrasileri için önemli bir sınav niteliği taşıyan sosyal medya faktörü de katıldı.
Vardığımız yer, ünlülerin sosyal medyada paylaşım yapmamalarının televizyon programlarında kurulan mahkemelerde yargılandığı, iktidarın söyleminden bir harf farklı telaffuz edenin milli güvenlik sorunu ilan edildiği, verilen askeri ve siyasi kararlara karşı çıkanların, devleti yönetenlerce doğrudan vatan haini ilan edildiği bir ortam.
Bugünlerde sinemalarda The Post filmi var. ABD’nin Vietnam Savaşı’ndaki hatalarını içeren Pentagon belgelerinin ABD hükümetinin baskısına rağmen Washington Post gazetesinde yayımlanma macerasını anlatıyor. Halkın haber alma hakkının demokrasi için neden vazgeçilmez olduğunun da hikâyesi.
Kendine güvenen devletler ve toplumlar ifade ve basın özgürlüğünden korkmaz.
Halkın haber alma hakkını elinden almaz. Aşırı milliyetçi söylemler ve sansasyonel propagandaya dayanan iktidarlar kısa vadede halktan destek alır. Ancak verilen askeri ve siyasi kararların sağduyulu bir şekilde soğukkanlılıkla tartışılamaması orta vadede milli çıkarlara zarar verme ihtimalini barındırır.
Ortadoğu altüst olup dünya yeni bir düzenin sancılarını çekerken 1890 model bir zihniyetle işleri bağıra çağıra, herkesi zapturapt altına almaya çabalayarak götürmek o dillerden düşmeyen “devletin bekası”na en büyük tehdit.
Bilmem bu toz dumanda bunlara kulak veren olur mu?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları