Hikmet Çetinkaya

Tarikat okulları...

28 Ocak 2018 Pazar

Tarihe not düşmek için - 21

Milli Güvenlik Kurulu (MGK) yarın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in başkanlığında toplanıyor...
Acaba MGK gündeminde neler var?
1- Anayasanın 4, 14, 24. maddelerinin yaşama geçirilmesi... 2- Üniversite ve yargıda şeriatçı sızmalara karşı duyarlılık gösterilmesi, bu kurumların yasalarında değişiklik yapılması... 3- Tarikat denetimindeki vakıflara bağlı özel okulların Öğretim Birliği Yasası gereğince Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanması... 4- Devletin çeşitli kademelerindeki şeriatçı örgütlenme...
Tarikat denetimindeki özel okul ve yurtlar bugün Milli Eğitim Bakanlığı’nca denetleniyor mu?
Evet!..
Ancak bu denetleme üstünkörü yapılıyor, yapılan soruşturmalardan bir sonuç çıkmıyor. Çünkü Milli Eğitim Bakanlığı’nda tarikatların egemenliği sürüyor. Özellikle Nurcuların Fethullahçı kanadının kadroları önemli görevlerde bulunuyor.
Milli Güvenlik Kurulu’nda bu konuda önemli belgeleri içeren bir dosya var. Bu dosyalar MGK toplantısında açıklanacak.
Bu dosya içeriğinde “tarikat şeyhlerinin” okulları, yurtları da önemli yer tutuyor. İmam hatip liseleri ve Kuran kursları dışındaki tarikat vakıflarına bağlı özel okul ve yurtlarda “şeriatçı yapılanma”nın boyutları anlatılıyor...
Öteden beri sık sık değindiğimiz konu şuydu: “Biz bugünlere Necmettin Erbakan’ın başbakanlığı döneminde gelmedik...
Türkiye’de şeriatçı yapılanma özellikle 1980 sonrası ivme kazandı. Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminden itibaren de ekonomik olarak güçlenmeye başladı. Yurtiçinde ve yurtdışında yüzlerce okul açıldı. Din tacirleri, özellikle Orta Asya cumhuriyetlerinde örgütlenip parasal güç sağladı.

***

Milli Güvenlik Kurulu’nda “tarikat okulları ve yurtları” gündeme gelecek, bu konuda hazırlanan dosya tüm üyelerin bilgisine sunulacak... Dosyada, “tarikat okulları ve yurtlar” şöyle anlatılıyor: “Dipten gelen şeriat dalgası...
Bu arada Fethullah Gülen’in avukatları bize bir yalanlama göndermişler...
9 Mayıs 1997 tarihli yazımızı yalanlıyor Fethullah Gülen’in avukatları... “Kapitalist Önder” başlıklı yazmızın hiçbir yerinde “Fethullah” adı geçmediği halde her zamanki yöntemlerini sürdürüyorlar...
Yalanlama yazısının başlığı şöyle:
Hukukun üstünlüğünü tanımayanlar Türkiye
Cumhuriyeti’nin temeli olan hukuk devleti ilkesiyle
ters düşmektedirler...
Yalanlama ise şöyle:
Hikmet Çetinkaya, mahkeme kararıyla yayımlamak zorunda kaldığı tekziplerdeki açıklamalarımızı, yargı tarafından verilen hükümlerin hukuki ve ahlaki bağlayıcılığını gözardı ederek; toplumun değişik kesimlerince hoşgörü, uzlaşma ve diyaloğun sembolü olarak görülen müvekkilimiz hakkındaki iftiralarını ısrarla yinelemektedir. Bu hukuk dışı ve düşmanca tutumun basın hürriyetinin en ağır biçimde kötüye kullanılışı olduğu ve gazetecilik sorumluluğuyla bağdaşmadığı açıktır. Diğer yandan belirtmek gerekir ki, milli kahramanımız Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Türk milletince yürütülen İstiklal Savaşı’mız sonunda kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en temel özelliklerinden biri, onun bir hukuk devleti olduğudur. Hukuk devletinin varlık şartı ise, herkesin hukukun üstünlüğü, yargı kararının bağlayıcılığını kabul etmesi ve anayasadaki hürriyetleri kötüye kullanarak yine anayasada öngörülen kişilik haklarını ihlale yeltenmemesidir. Hukuk devleti ilkesine aykırı davranışların ise, Cumhuriyetimizin varlığına tehdit teşkil ettiği izahtan varestedir.
Fethullah Gülen ve avukatları önce şunu içlerine sindirmelidir:
Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik bir hukuk devletidir...
Bir sayfalık yalanlamalarında “laik ve demokratik” sözcüğü yoktur.
Onlara göre Türkiye Cumhuriyeti sadece kanun devletidir. Hayır, Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir hukuk devletidir. Laf cambazlığı yaparak, “hukuk devleti” diyerek işin içınden sıyrılamazlar.
Hem Fethullah Gülen’e hem de avukatlarına soruyorum:
Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik bir hukuk devleti olduğu halde siz niçin ‘hukuk devletidir’ diyorsunuz? Ben değil sizler niçin düşmanca bir tutum sergiliyorsunuz?

***

Yarın yapılacak MGK toplantısı, 28 Şubat 1997’de başlayan sürecin önemli bir noktası olacaktır...
Acaba Necmettin Erbakan ve Tansu Çiller bu “önemli noktayı” görebiliyorlar mı?
İşte asıl sorun budur!..

Bu yazı 30 Mayıs 1997 tarihinde yayımlanmıştır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları